Kitap Analizleri

Tanrı’nın Doğum Günü, Levh-i Mahfuz Kitapları ve Burak Özdemir

Tanrının Doğum Günü kitabı ile 2007 yılının Temmuz ayında karşılaştım. Uzun yıllar Anadolu’nun köylerinde ve küçük kasabalarında görev yapmış bir din adamı olarak baktığım pencerenin bana ne kadar küçük olduğunu hatırlattı. Bu yüzden sizlerle bugün Tanrının Doğum Günü, Peygamber Çocuklar kitabının birleşimi olan Levh-i Mahfuz kitabının analizini yapacağım. Uzun yıllar önce içlerinden ayrıldığım insanlar tarafından linç edilme ihtimalim olsa da bu kitaplara bloğumda yer vermezsem haksızlık yapacağımı düşündüm.

Kitabının Yazarı Burak Özdemir

1974 İstanbul doğumlu olan Burak Özdemir, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunudur. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstriyel Ürün Tasarımı bölümünde yüksek lisans öğrenimini tamamlamıştır. Burak Özdemir, 2001 yılında kurduğu Strategica’da marka ve iletişim danışmanlığı kariyerine devam etmiştir. Yazarlığa ise MediaCat ve Marketing Türkiye dergilerinde konuk yazar olarak başlamıştır.
Çeşitli kitaplar yazmasına rağmen onu Türkiye’de tanıtan kitap 2006 yılında çıkan Tanrının Doğum günü olmuştur. Doğumgünü kitapçısını kuran yazar kitaplarını kurduğu bu yayınevi vasıtasıyla okurları ile buluşturmaktadır.

Levh-i Mahfuz’a genel bir bakış

Yazarın Levh-i Mahfuz ismi altında topladığı Tanrının Doğum Günü ve Peygamber Çocuklar kitabını yıllar önce birkaç kez okudum. 2006 yılının son aylarında çıkardığı ve benim 2007 yılının Temmuz ayında karşılaştığım kitabın ilk bölümü olan Tanrının Doğum Günü beni etkileyen kitapların en önemlilerinden biri olmuştur. Tanrı ile Sohbet kitabının ardından okuduğum ve hayata farklı bir perspektiften bakmamı sağlayan önemli kitapların arasına girmiştir.
Kitabın bana en büyük etkisi yıllardır mesleğini yaptığın dinin ana kaynağı Kur’an ile beni buluşturmasıdır. Yıllar içinde binlerce defa okuduğum kitabın içeriğine bakışlarımı yöneltmiş ve beni Kur’anın içine gömmüştür. Bu anlamda bugünkü inanç yapımın oluşmasında ciddi bir katkısı olmuştur.

Ayrıca ilk defa kendimi aynanın karşısına dikme cesareti göstermemi sağlamıştır. Kitabın üzerimdeki etkilerinden sıyrılıp, incelemeye başladığımda aslında çok büyük yanlışlar yaptığımı gördüm. Ben kitaba kusursuz bir kitap gözü ile bakmış ve birçok şeyi gözden kaçırmıştım. Kitaba kutsiyet yükleyerek aslında kitabın bana kazandırdıklarını adete dondurmuştum. Bunda yazarın kitabı tanıtmak için kurduğu web sitesinde yazdıklarının da çok büyük etkisi olmuştur.

Daha sağlıklı bir şekilde kitabı incelediğimde aslında çağdaş bir Mehdi yaratma ve Mesih organizasyonunun temelinin inşa edildiğini fark ettim. Kitabın yazarı ve kitap kutsalları sorgularken aynı zamanda okuyucularına fark ettirmeden kendine “kutsallık” zırhını giydiriyordu. Yazar bunu sıradan din adamlarının ya da tarikat şeyhlerinin yaptığı gibi düzensiz, altyapısız ve gelişigüzel değil, adeta ilmek ilmek dokuyarak yapıyordu.

Yazarın bütün kitaplarına baktığınızda olağanüstü bir kurgunun varlığını hissedersiniz. Yazarın Dindigo Efsanesine kadar yazdığı bütün kitapları okuyan ben, yazarın olağanüstü ve etkili bir zekasının olduğunu o günlerde anlamıştım. Tanrının Doğum Gününden önce yazmış olduğu kitaplarda da bu ince zekayı fark etmemek mümkün değildir.
Bir reklamcı olarak “Tanrıyı bir numara yapma” iddiası ile başlayan kitap, daha sonra 1 numara yapmaya talip olduğu Tanrı ile 2006 yıllarının en revaçta iletişim kaynağı olan Messenger (MSN) da çetleşme kurgusu anlattığım zekanın yaratıcı bir buluşu idi.

Kitabın anlatımı ve mesajı

Kitabın kurgusu aslında yazının içinde de söylediğim gibi çağdaş bir Mehdi yaratma ve Mesih’e altyapı hazırlama çalışmasıdır. Bu çalışmanın ana kaynağı olarak Kur’anın seçilmesi yine harika bir buluş. Diğer türlü bir seçim yapılmış olsaydı bu da Amerika’da yazılmış kişisel gelişim ya da New Age akımlarının içinde bir kitap olmaktan öteye gidemeyecekti. Oysa yazar bizzat Tanrı’nın kendisi ile canlı yayında yazışarak Kur’anın güncel yazımını aldığını insan bilincine aktarmış ve bloğunda bunu perçinlemiştir. İşte burası can alıcı noktadır.

Levh-i Mahfuz kitabında yazar “Evrenselcilerin” aslında yapmaya çalıştıkları, reklam yetenekleri ve ince zeka kavramları ile tanışık olmamaları nedeniyle gündem yapamadıkları Kur’anı gündem yapmayı başarmıştır. Okuyucudan okuyucuya, kulaktan kulağa fısıltı gazetesi ile bu fantastik anlatım tutmuş ve kitabı okuyucu gözünde farklı bir konuma getirmiştir.

Yaklaşık iki bölüm halinde nerede ise 1000 küsür sayfa olan kitabı okumak hiç sıkıcı gelmemektedir. Okuyucunun bu ilgisinden sonra kitabı bir üst levele taşıyan yazar kitabı “Bin Yılın Kur’an Tefsiri” olarak duyurmaya başlamıştır. Aslında kitabı okuduğunuzda Kur’an ayetlerine verilen anlamlar evrenselcilerin kelime oyunlarından farklı değildir. Yine kitabı bitirdiğinizde kafanızda Kur’an ve din adına oluşan birçok soruya cevap bulamamaktasınız.

Ancak kitabı başarı ile “kutsal” konumlamasına çıkaran yazar ve bunu besleyen okurlar bu şekilde çok üst düzey zeka ile yazılmış bir kitabı belli bir kesimin “Levh-i Mahfuz”cuların kitabına indirgeyerek kitaba en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Tanrı dahil her şeyi sorgulamaya açan kitap, kendisini sorgulama olanağını siz fark etmeden elinizden almaktadır. Ben kitabı okuduktan sonraki zamandan daha çok, kitabı sorgulamak için bütün algılarımı kitaba yönlendirdiğimde kitabın içindeki zeka pırıltısı bölümleri ve olağanüstü anlatım tekniğini fark ettim. Daha öncesinde kitap benim kutsal bir kitap olmasından baka bir anlam ifade etmiyordu.

Yazarın bütün kitapları aslında okunması gereken kitaplardır. Dilinden kurgusuna ve içindeki anlatıma kadar çok değerli kitaplardır. Özellikle Tanrı’nın Doğum Günü’nden sonra yazdığı kitaplara fark ettirmeden “kutsal”lık etiketi yapıştıran yazar, kendini belli bir kitlenin ve sayısı artık stabil hale gelen okurları ile sınırlama hatasının içine düşmüştür. Belki de bu tam da istediği şeydi, onu bilemeyiz. Aslında bunu yaparak Kur’an ile aynı kadere kendini mahkum etmiştir.

Nasıl ki Müslümanlar taraftarlık duygusu ile Kur’an-ı evrensel bir kitap yapamadılarsa, kendiliğinden oluşan bu dar okul kitlesi de üstün bir zekaya, farklı bakış açısına, çok değerli bir kaleme sahip olan yazarı bu dar alana hapsetmiştir.

Son söz

Kitabın okunması gereken kitaplardan biri olduğuna inanıyorum. Kitabın sorgulanmayacak bir kitap olmadığını biliyorum. Kitabın eksiklerinin olduğunu biliyorum ve insan olarak bunun çok doğal olarak karşılanması gerektiğini de biliyorum. Bu eksikliklerin kitabın zaafı değil, kutsallık yüklenmesinden dolayı göze battığını açıkça ifade ediyorum. Kitabın kurgusundan, yazım tekniğine kadar güzel bir yapısını olduğunu özellikle belirtiyorum.







İlgili içerikler
Kitap AnalizleriSanat

Allah'ı Arayan İmam Kitabının Analizini Özgür Köktürk yaptı.

Kitap Analizleri

Rahibe ; Denis Diderot'un Kaleminden Bir Başyapıt

Kitap Analizleri

Soykırım Bir İnsanlık Utancının Kaleme Alınmış Acı Hikayesi

Kitap Analizleri

Uğultulu Tepeler Emily Bronte'nin Kaleminden Harika Bir Kitap

Paylaşımlardan anında haberdar olmak istiyorsan abone ol!