GündemSiyasetYaşam

Chp Neden Cumhuriyet Ve Kazanımlarını Teslim Ediyor.

CHP bu ülkeye lazımdır ancak bu CHP ve bu CHP’nin örgütü değil.
Bize yok olan şartları var edecek enerjiye sahip, kendi kişisel geleceği için değil vatanı ve vatandaşı için çalışacak bir CHP lazımdır.

Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığını kazandığı tarih olan 09 Eylül tarihinde, 09 Eylül 1923’de Halk Fırkası adıyla kuruldu. 1924 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası, 1935 yılında ise Cumhuriyet Halk Partisi adını aldı. Cumhuriyet ve cumhuriyete ait ne kadar büyük kazanım varsa altında Atatürk’ün kurduğu bu partinin imzası vardır.

İleride uzun uzun bahsedeceğim ancak burada tek bir cümle ile bahsedip geçeceğim. Daha cumhuriyet 100 yaşını bile doldurmadan aynı Cumhuriyet Halk Partisini yönetenlerin cumhuriyet ve cumhuriyete ait bütün kazanımları kendi elleri ile teslim edeceğini o yıllarda biri söyleseydi kimse inanmazdı sanırım.

1923 yılından Atatürk’ün öldüğü 1938 yılına kadar 1983 yılında Özalla başlayan ve bugünkü iktidar ile zirve yapan özelleştirme adı altında sata sata bitmeyen bütün kazanımların altında Cumhuriyet Halk Partisinin imzası vardır. Üstelik yedi düvele karşı savaşmış 3 yıl, 3 ay ve 20 günde özgürlüğünü elde etmiş, onun üzerine 2. Dünya savaşına girmese dahi savaşın bütün olumsuzluklarını yaşamış Türkiye 1940’lı yıllara geldiğinde aklın ve hayalin alamayacağı muhteşem eserle ülkenin dört bir köşesini donatmaya başarmıştı.

Ne oldu da CHP, ülkeyi yoktan var eden bu enerjiyi kaybederek, kan, gözyaşı ve alınteri ile elde edilen bu kazanımları tek tek nasıl kendi elleri ile teslim etti. Bu konunun çok iyi bir şekilde irdelenmesi gerekir. Kör topal yürüyen demokrasi tarihimizde dışarıdan bakıldığında en demokrat parti CHP görünmesine rağmen hiç de öyle değildir. Yıllardır sahip olduğu iktidarı kaybetme pahasına çok partili hayata geçişe imza atacak kadar ülke gerçeklerine vakıf liderlere ihtiyaç vardır.

CHP’de siyaset yapmış ülkemizin önemli değerlerinden biri olan Kemal Anadol’un “CHP yeniden yapılanmalıdır” başlığı altındaki CHP genel merkezine de gönderdiği incelemesi bu konuda çok önemlidir.

Bugün mevcut partiler şunu çok iyi bilmelidir. CHP olmadığı zaman Türkiye’de siyaset biter. 1980 yılında yapılan darbe açılan bütün partilerin bir çoğu hatta iktidar olmuş bir çok parti siyaset sahnesinden çekilmesine rağmen yoklukları ülke için bir kayıp olarak görülmezken, 1999 yılında yapılan seçimde baraj altında kalan CHP sonraki meclisteki bütün partiler CHP’nin mecliste muhakkak bulunması gerektiğini kabul etmişlerdir.

O halde sorun nedir?

Özellikle 1980 ihtilalinden sonraki süreçte sol görüşe sahip olanlar bölünmek ile demokratik yarışı birbirleri ile karıştırmışlardır. Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaset sahnesine çıkmasının mihenk taşlarından biri olan 1994 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde sol partiler en büyük hatalarını yapmışlardır. Adeta zamanla CHP ve Cumhuriyet ile hesaplaşacak bir adamın önünü kendi elleri ile açarak siyaset sahnesine kendileri çıkarmışlardır.

1994 seçimlerinde

Refah Partisinden seçime giren R. Tayyip Erdoğan 25.19 oy alarak belediye başkanı seçilmiştir.

Şimdi CHP’nin içinden çıkmış sol partilerin aldığı oyları açıklayalım.

Sosyaldemokrat Halkçı Parti

Zülfü Livaneli 784.693 %20,30

Demokratik Sol Parti

Necdet Özkan 478.612 %12,38

Cumhuriyet Halk Partisi

Ertuğrul Günay 54.028 %1,40

Sol partilerin aldığı oy % 34, Refah Partisi adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı oy % 25.19

CHP ve onun içinden çıkan sol partilerin bütün hatalarını affedebiliriz ama 1994 yılında yapılan mahalli seçimlerde İstanbul’da yaptıkları bu büyük hatayı ve 2002 yılında CHP’nin siyaset yapma yasağı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü açan yasa değişikliğine onay vermesi ve ardından gelen süreçte cumhuriyetin bütün kazanımları ile hesaplaşılmasına göz yumarcasına sessiz kalmasına, sadece eleştiriden öte tek bir icraat yapmamasını affedemeyiz. CHP ve onu yönetenler bu süreçte sıradan vatandaş kadar duyarlılık göstermemiş ve olup bitenleri seyretmekten başka bir şey yapmamıştır.

22 Mart 1996 tarihinde Başbakan olan Necmettin Erbakan yaptığı uygulamalar ve söylemlerle halk üzerinde büyük bir korku ve endişe oluşturmuş, sürekli devam eden koalisyon hükümetleri ile ülke belirsiz bir yönetim anlayışına gelmişti.

2000 yılına gelindiğinde Fazilet Partisi içinden iki parti çıktı.

Recai Kutan başkanlığında gelenekçi kanat Saadet Partisinde, kendilerine yenilikçi grup diyen kişiler Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Adalet ve Kalkınma Partisinde örgütlendi. 6 Aralık 1997 tarihinde okuduğu bir şiir ile halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten yargılanan Recep Tayyip Erdoğanın cezası 23 Eylül 1998 yılında Yargıtay tarafından daha önceden aldığı 10 ay hapis cezası onaylandı ve siyasi yasaklı hale geldi.

Siyasi yasaklı olan Erdoğan 2002 yılında yapılan seçimlere giremedi ve Abdullah Gül başbakanlığında AKP ilk hükümetini kurmuş oldu. Daha sonra özellikle Zülfü Livaneli’nin köşe yazısı yazdığı ulusal gazete açıkladığı üzere Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanlığı karşılığında siyasi yasaklı olan Erdoğan’ın önünü açmak için sunulan yasa teklifinin CHP tarafından desteklenmesi ile o günkü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından reddedilmesine rağmen ikinci defa meclise getirilmesi ile yasa kabul edilmiş oldu.

Daha sonraki süreç artık çok kolaydı. Öncelikle 3 Kasım 2002 yılında yapılan genel seçimde Siirt seçimleri iptal edilerek Recep Tayyip Erdoğan’ın Siirt birinci sıradan aday yapılarak biten siyasi hayatı CHP eliyle tekrar geri veriliyordu.

Siyasi olarak 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde yapılan büyük hata tekrarlanıyor ve bu şekilde Cumhuriyet ile hesaplaşma dönemini kendi elleri ile başlatmış oluyordu.

Yazının başından beri geldiğimiz süreci özetlemeye çalıştım.

Milli Görüş gömleğimizi çıkardık diyerek yola çıkan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin ortaya koyduğu hiçbir icraatı eleştirmekten başka bir şey yapamayan CHP ve 18 yıllık yöneticilerinin hala bugün gelinen noktada eleştirmekten başka bir şey yapmayı düşünmemeleri hayret vericidir.

Yaşanan bu 18 yıllık süreçte “Adalet Yürüyüşü”nden başka tek bir muhalif hareketi olmayan CHP, cumhuriyet ve kazanımları ile yapılan hesaplaşmaya sadece seyirci kalmış, cumhuriyet ve kazanımlarını korumak için eleştirmekten başka hiçbir şey yapmamıştır.

Canıyla kanıyla emek verilerek Ortadoğu bataklığından ülkemizi kurtarmak için yapılan bütün kazanımlar bir bir elden giderken gerek mecliste ve gerekse siyasi olarak hiçbir şey yapmamıştır.

18 yıldır muhalefette olan bir partinin ve üstelik Cumhuriyeti kuran iradenin partisinin gözleri önünde cumhuriyet ve kazanımlarının tek tek elden çıkmasını seyretmesi cumhuriyet ve değerlerine bağlı vatandaşlarımızı büyük bir umutsuzluğa sevk etmiştir.

2002 yılında AKP iktidar olduğunda CHP’nin başında Deniz Baykal vardı. 22 Mayıs 2010 yılında yapılan kurultayda büyük bir çoğunluğun oyunu alarak Kemal KILIÇDAROĞLU CHP’nin 7. Genel başkanı oldu. Yuvarlak hesap AKP iktidarının 18 yılın 8 yılında Baykal, 10 yılında Kılıçdaroğlu Genel başkandı.

Bu süreçte neler oldu ve cumhuriyetin hangi kazanımları yok edildi.

Çok ileriye gitmeye gerek yok.

Özellikle 2011 yılından itibaren çeşitli bahanelerle Milli Bayramların kutlanması yasaklandı. Resmi törenlerin ötesinde halkın bu bayramlara katılmaması için bütün engeller çıkarıldı.

– 80 yıldır okullarımızda her sabah okunan andımız 2013 yılında kaldırıldı.

– 98 yıldır devam eden parlamenter sistem 2018 yılında sona erdi.

– 23 Nisan 1920’de kurulan TBMM, açık olmasına rağmen bütün işlevini kaybetti.

– PKK ile yapılan görüşmelerden itibaren özellikle 2013 yılından itibaren devlet kurumlarının başındaki T.C ibaresi kaldırılmaya başlandı.

– 2007 yılında yapılan referandum ile parlemantonun seçtiği cumhurbaşkanını halkın seçmesi sağlandı.

– AKP hükümetleri tarafından devletin bütün kurumlarına sızdırılan Fetullahçı terör örgütünün darbe girişimi

– 4 Bakanın karıştığı büyük yolsuzluk olayları

– Atatürk’ün ismini ortadan kaldırabilmek için yapılan organize çalışmalar

– Ergenekon ve Balyoz olayları ile Türk ordusunun Atatürkçü komutanlarını yıllarca suçsuz yere hapiste yatırma

– Genelkurmay başkanlığındaki gizli odaya girilerek devletin bütün hafızasının deşifre edilmesi.

Emin olun buraya yüzlerce madde sıralayabilirim.

Bu kadar büyük hatalar ve büyük gaflar ile var olan bir iktidar karşısında sadece konuşmaktan öte tek bir icraatın ortaya konulamaması, milletin umudu olacak tek bir çözüm sunulamaması cumhuriyete ve onun değerlerine inanan vatandaşlarımız umutsuzluğa sürüklemiş ve adeta bu dönemde nefes alamaz hale gelmişlerdir.

Gazetelerinde yazı yazanlar özgürce yazamamış, televizyonlarda program yapanlar rahat program yapamamış, sosyal alanlarda insanların giyim kuşam ve tercihlerine dahi müdahale edilirken kameraların karşısına geçip demeç vermekten başka CHP ve yöneticileri tek bir çözüm üretememişlerdir.

18 yıllık AKP iktidarında yapılan referandum, yerel ve genel seçim olmak üzere 13 seçimden zaferle çıkmış bu seçimlerden hiçbirinde CHP iktidara alternatif olacak ya da umut olacak hiçbir sonuç elde edememiştir. Bu dönemde CHP’nin tek önemli zaferi 2019 yılında yapılan yerel seçimlerde başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanmak olmuştur.

Yıllardır ekonomik krizler ve işsizlikle savaşan ülkemizde CHP hala iktidarı eleştirmekten öte bir çözüm ortaya koyamamış ve cumhuriyetin bütün kazanımları teker teker elden gitmeye başlamıştır.

Bu umutsuzluk o derece ileri boyutlara gitmiştir ki, hilafetin geleceğine dair korkular dahi dillendirilmeye başlanmış ve halkın üzerindeki korku ve baskı giderek artmaya başlamıştır.

Bir sonraki bölümde aktarmaya başlayacağım ancak şu kadarlık söyleyerek geçeyim.

CHP’nin umut olamamasının sebebi il ve ilçe örgütlerine kadar dayanmaktadır. Aslında sıkıntının kaynağı yerelden başlamakta ve bu sıkıntı genel bakanın seçimine kadar gitmektedir. 50 üyesi olan ilçelerde birkaç delege ile ilçe başkanı seçilmektedir. Oysa bugün okullarımızda 40-50 oy ile sınıf başkanları seçilmektedir.

Bizzat şahit olduğum bazı olumsuzları da burada anlatarak çözüm önerileri ile bu yazı dizisini bitirmek istiyorum.

Şimdi gelelim CHP’nin neden iktidar alternatifi olamamasına..
CHP il ve ilçe örgütlerini oluştururken demokratik bir yöntem uyguluyor görünse de aslında durum hiçte öyle değildir.
CHP’nin ilçe yönetimi seçilebilmesi için en az 50 üyenin olması gerekmektedir. Bazı ilçe örgütleri 50 üye dahi yapamadıkları için fazla üyesi olan örgütlerden üye transferi yaparak ilçe yönetimi oluşturmaktadır. CHP 3 sene boyunca 50 üye dahi yapamamış bir örgüte benim örgütüm gözüyle bakmamalı ve hemen o örgütü feshetmelidir.

Bazı CHP örgütleri özellikle il başkanları genel merkezden gelen ödenekler ile üye çalışmaları yapmak yerine gündelik yaşam ihtiyaçlarını karşılayarak CHP’nin sırtından geçinmektedir. Bu tür asalak kişilerin en kısa zamanda parti içinden uzaklaştırılmaları gerekmektedir.

CHP’de örgüt yapısı şu şekilde oluşmaktadır.
İlçe seçimlerinde üyeler oy kullanarak delegeleri seçmektedir. Bu delegeler il yönetimini, orada seçilen genel merkez delegeleri ise Genel Merkez seçimlerinde Genel Başkanı seçmektedir.

Burada çok önemli iki sıkıntı oluşmaktadır.
1- İşsizliğin ve yoksulluğun kol gezdiği ülkemizde gündelik ihtiyaçlarını dahi karşılamayacak durumda olan ve parti ile alakası olmayan insanların taşra yönetimleri oluşturulurken insanların bu zaaflarından yararlanılarak menfaat karşılığında üye yapılması. Bu insanların seçtiği delegelerin aynı menfaat üzerinden örgüt yönetimlerini seçmesi.
2- Bu üye yapısı ile delegelerin oluşturulması ve oluşturulan bu delegelerin il yönetimini oluşturması aslında örgüt yönetimi seçmek değil, önlerine konulan listeyi zarfı koymaktan başka bir anlam ifade etmemektedir.

Taşra yönetimlerinin oluşturulacağı illerden seçilmiş milletvekillerinin kendi özel arabaları ve danışmanları ile beraber özel olarak çalışarak kendi istedikleri yönetimleri oluşturacak kişileri örgüt seçimlerine taşıması.
Yine milletvekili ve örgütlerin istemediği belediye başkan adaylarının seçilmemesi için muhalefet milletvekili ve teşkilatı gibi çalışmaları.
Üye sayısının güncel olmaması ve üye kaydı olan insanların çoğunun parti örgütü ile bağının kalmaması.
Örgüt yönetimine seçilen özellikle başkanların bu sıfatlarını partinin gelişmesi ve ilerlemesi için değil de , bulundukları yerlerde protokolde yer kapmak için yapmaları. Bu sıfatlarını şahsi gelecekleri için kullanmaları. Parti olanaklarını üyeler üzerinde çalışma yapmak için harcamak yerine şahsi ihtiyaçları için harcamaları.

Bu örgüt yapısı ile CHP’nin iktidara alternatif olması mümkün değildir. Çünkü kendi içinde alternatif yaratacak bir sistemi yoktur. Parti için çalışma yapanlar “ Örgütün önüne geçiyor” denilerek oturdukları koltukları kaybetmemek için orada oturan kişiler tarafından aforoz edilmektedir.

O halde bu kısır döngüden en kısa zamanda nasıl çıkılmalıdır.

İlk önce yapılması gerekenler şunlardır.
1- Örgüt yapısı komple değiştirilmelidir. Aktif olarak üye artışı sağlayamayan ve sürekli olarak bulunduğu yerde milletvekili ve belediye başkanlığı seçimlerini kaybeden örgütler değiştirilerek yeni ve dinamik insanların yönetime gelmesi sağlanmalıdır. Bu şekilde oturduğu koltukları şahsi geleceklerini oluşturmak için seçilen insanlar yok edilmiş olacaktır.
2- İl ve ilçe yönetimlerini delegeler değil, üyeler oluşturmalıdır. Mevcut ve güncellenmiş üyelerin tamamı oy kullanarak yönetimler oluşturulmalıdır. Bu şekilde delege satın alma, oyların manipüle edilmesinin önüne geçilecektir.
3- Genel Merkez Yönetimini kesinlikle üyeler seçmelidir. Genel Merkezde “Bana bu kadar delege getir, ne yaparsan yap” anlayışı ortadan kaldırılmalıdır. Bu yüzden delege sisteminden komple vazgeçerek üyeler tarafından örgütler ve genel merkez oluşturulmalıdır.
4- Milletvekili ve belediye başkan adayları seçilecekleri bölgenin üye sayının en az % 60’nın onayını almış insanlar tarafından aday gösterilmelidir.

5- Demokrasisi gelişmiş bütün ülkelerde olduğu gibi hangi örgüt başkanı olursa olsun 2 defadan fazla seçilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir. Buna Genel Başkan da dahil olmalıdır. 13 seçim kaybedip koltuğunda oturmaya devam etmek orada demokratik işleyişin hiç de olağan olmadığının en büyük işaretidir.

6- Kurultaylarda iktidar alternatifi programlar ve çözümler ortaya koyamayan başkanlar kaliteli üye yapısı ile seçilme şansı bulamamalıdır. Ortaya koyduğu alternatif iktidar çözümlerini hayata geçiremeyen Genel Başkan ve yönetimi bir daha aday olma şansını elde edememelidir. Bu ütopik gibi görünse de sağlıklı bir üye yapısı ile mümkündür. Bunun için kaliteli ve güncel bir üye yapısına ihtiyaç vardır.

SON SÖZ.
Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin kurucu partisidir. CHP’nin kendi kabuğuna çekilme hakkı yoktur. Ülkeyi savaş şartlarından çıkarıp medeniyet yolculuğuna çıkaran iradenin tekrar hayata geçirilmesi için koltuklarını kişiliklerini ifade etmek için kullanan vasıfsız ve kişiliksiz taşra yöneticileri ve başkanları tek tek örgütten uzaklaştırılmalı ve cumhuriyet ve Atatürk değerlerini özümsemiş ve Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan halkımızın refahı ve gelişmesi için çalışacak ve CHP’yi en büyük iktidar ve iktidar alternatifi yapacak gerçek cumhuriyetçilere ihtiyaç vardır.
Genel merkez dahil cumhuriyet ve onun değerlerini özümsemiş insanların azalmasından dolayıdır ki 18 yılda cumhuriyet ve onun değerleri teker teker elden gitmiş bunun için CHP Genel merkezi ve taşra örgütleri gevezelikten başka bir şey yapmamışlardır.
Bu süreçte en az 3 defa önlerine gelen Sine-i Millete dönme” erdemini ortaya koyamamışlar bugün dahi hiçbir işlevi olmayan TBMM’de parmak kaldırıp indirmek ve kürsüde konuşabilmek için orada oturmaya devam etmektedirler.
Cumhuriyet ve değerlerinin her gün yok edildiği kanunların çıkarıldığı, Atatürkçü, laik ve aydınların üzerindeki baskıların dayanılmaz hale geldiği bugünde CHP cumhuriyet ve değerlerini kurtarmak ve geri almak için yasal eyleme geçmek zorundadır. Bunu sade vatandaş değil, yasal dokunulmazlığı olan ve yasamanın kalbinde olan CHP milletvekilleri yapacaktır.

CHP bu ülkeye lazımdır ancak bu CHP ve bu CHP’nin örgütü değil.
Bize yok olan şartları var edecek enerjiye sahip, kendi kişisel geleceği için değil vatanı ve vatandaşı için çalışacak bir CHP lazımdır.
18 yıllık bu acı dönemde bütün CHP’liler şapkalarını önüne alıp düşünsünler.
ELDE VAR ADALET YÜRÜYÜŞÜ..
Geri kalan ne varsa gevezelikten başka bir şey değil.

Mehmet TEKECİ


İlgili içerikler
DünyaYaşam

Ruhumuzun Sesi mi, Zihnimizin Sesi mi?

Kişisel GelişimYaşam

Aile Dizimi Üzerine

GündemYaşam

Gaflet, Dalalet ve Hatta Hıyanet İçinde Olanlar

Yaşam

Bu Gece Musa Özdağ Hocam Düştü Aklıma

Paylaşımlardan anında haberdar olmak istiyorsan abone ol!