Kitap Analizleri

“Ana” Ve “Maksim Gorki” İle Sovyet Devrimi’nin Romanı

Ana romanını okuduğunuzda Maksim Gorki’nin kaleminden Sovyet devrimini öğrenecek ve kalemi önünde saygıyla eğilme ihtiyacı hissedeceksiniz. Muhteşem bir anlatımı var Maksim Gorki’nin. Bunda küçük yaşlarda annesini babasını kaybedip yetim kalması ve çok zor bir çocukluk geçirmesi ve yaşanmışlıkların kaleme almasının çok büyük bir rol oynadığı kanaatindeyim.

Kısaca Maksim Gorki

Maksim Gorki 28 Mart 1868 yılında doğmuştur. Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkovdur. İlk önce babasını sonra annesini kaybetti. Maksim Gorki küçük yaşlarında çıraklık dahil bir çok iş yaptı. Çocukluk yıllarında zor şartlarda geçen bu yıllara “Acı” adını verecektir. Rusçada acı anlamına gelen “Gorki” takma adını kullandı. Yaşadığı ağır şartlara dayanamayıp 1887 yılında intihara kalkıştı. Değişik işlerde çalışarak adeta serseri gibi Rusya’yı bir baştan bir başa gezdi.
Acı dolu çocukluk yılları daha sonra dünya edebiyatına birer klasik olarak giren “Çocukluğum”(1913) ve “Ekmek Kavgam” (1916) isimli eserlerinde detayları ile anlatır.

Maksim Gorki 1 Mayıs marşının yazarıdır. Çar rejimine karşı durmuş ve bunu açıkça yapmıştır. 1901 yılında yazdığı “Fırtına Kuşunun Türküsü” isimli kısa şiiri yüzünden tutuklanmıştır. Lenin ile tanıştığı 1902 yılından sonra hayatı değişti. 1917 ekim devrimine katıldı. Daha sonra verem hastalığına yakalandı ve tedavi için İtalya’ya gönderildi. 1928 yılında Rusya’ya döndü. 14 Haziran 1936 tarihinde vefat etti.

Ana Romanı gerçek bir Rus devriminin romanı.

Ana Romanı demek Rus devriminin romanı demektir. Rus devriminin edebiyat alanında ilk akla gelen eseridir Ana.
1906 yılında basılmaya başlayan roman kısa sürede bir çok dile çevrilmiştir. Romanı okumaya başladığınızda Rus köylülerinin ve işçilerinin yaşamlarının üzerine çöken kara basanı ve ağır şartları hemen hissedebilirsiniz. Ana romanını okurken Burjuva-Aristokrat sistemin karşısında filizlenen ilk devrim hareketini sayfa sayfa takip edeceksiniz.

Pelageya Vlasova romanın ana kahramanıdır. Gerçek bir Rus devrimcisinin hayatından esinlenerek romana ilham kaynağı olmuştur. Rus muhafazakar bir ana, ağır şartlar altında çalışan bir adamın karısı ana. Kocası tarafından şiddete uğrayan bir ana. O anki sistemde Çar’a bağlı bir ana aynı zamanda oğlunun da yanında duran bir ana.
Kitap okuyarak kendini o kadar geliştirir ki, evlerinde filizlenmeye başlayan devrimin baş aktörlerinden biri olur. Kendini o kadar geliştirir ki okuduğu kitaplardan sermayenin ve halkı ezen herkesin en baş düşmanı haline gelir.
Ana romanını okuyan herkes şunu kabul eder. Ana romanı Rus işçi sınıfının devrimci mücadelesini anlatan en muhteşem eserdir. O yüzden klasik bir eser olmuştur.

Ana Romanın vermek istediği mesaj.

Ana romanının vermek istediği mesaj sadece işçi sınıfına değil, ezilen tüm insanlara verilen bir mesajdır. İçinde yaşadığınız sistemi değiştirebilecek kuvvete her zaman sahipsiniz. Tek işleri ağır şartlar altında çalışmak, içki içmek olan küçük bir kasaba halkının içinden, yaşadıkları ağır şartların farkına varıp bunu değiştirebilecek için ortaya konulan mücadeleyi ve sonucu göstermektir. İnsan değişmeye karar verdiğinde önce kendi değişmeye başlar, sonra çevresini değiştirmeye başlar ve daha sonra etrafını biçimlendirmek, düzeltmek ve hatta komple yerine yeni bir şey koymayı başarabilir. Bunun için sadece insanın yaşadığı ağır şartların farkında olması gerekmektedir ve bu şartlara layık olmadığını… Ana Romanını okuduğunuzda küçük bir kasabanın içinde sadece bir kişinin başlattığı ve Ana’yı da içine alan bu değişimi göreceksiniz.

Mutlu olmak için, yeni bir düzene ulaşmak için, şartları olumlu hale getirmek için buna inanmak gerekir ve hemen başlamak. Bence Ana romanın verdiği en önemli mesaj budur. Kendini ezen kişi ya da sistemlere karşı başkaldırmak ve insanın insana yakışmayan şartları kabul etmediğini bilinçli bir şekilde gösterebileceğini gösterir.
Ana romanı o yüzden bir klasiktir ve o yüzden nerede ise bir asırdır girmediği kütüphane kalmamıştır.

Ana Romanında yukarıda söylediğim gibi mekan küçücük bir kasabadır. Bir fabrika ve etrafında serpiştirilen evler. O evlerin içinde sisteme hizmet eden adamlar, o sistemi besleyen sindirilmiş işçi sınıfı… Bunun farkına varan bir avuç insan. İşte bir avuç insanlar sesini yükselttiğinde sonucun ne olduğunu ana romanında gayet güzel bir şekilde öğreniyorsunuz.

Romanın dili ve anlatımı

Romanın dili aslında gayet yalın bir anlatımdır. Ancak hiçbir çeviri aslının aynı değildir. Rusçadan dilimize çevrilen Ana romanı buna rağmen son sayfasına kadar sizi peşinden sürükleyecektir.
Gorki romanda karakterler, ara kahramanlar, mekanlar konusunda olabildiğince detay vermiştir. Rusya’nın Ekim devrimini anlatan birçok yazar olmasına rağmen Gorki’nin sade anlatımı ve gerçek olan yaşamların içinden alınan anlatımlar onu Rus devrimini anlatan yazarlar arasında öne çıkarır. O yüzden Ana Romanına hayal ürünü bir roman değil, gerçekçi bir roman diyebiliriz.
Kısaca “Ana” Romanını okumadınız ise çok şey kaçırmışsınız demektir. Bunun için en kısa zamanda çevirisi ciddi bir yayınevi tarafından yapılmış bu romanı okumanızı tavsiye ederim.










İlgili içerikler
Kitap AnalizleriSanat

Allah'ı Arayan İmam Kitabının Analizini Özgür Köktürk yaptı.

Kitap Analizleri

Rahibe ; Denis Diderot'un Kaleminden Bir Başyapıt

Kitap Analizleri

Soykırım Bir İnsanlık Utancının Kaleme Alınmış Acı Hikayesi

Kitap Analizleri

Uğultulu Tepeler Emily Bronte'nin Kaleminden Harika Bir Kitap

Paylaşımlardan anında haberdar olmak istiyorsan abone ol!