Kitap Analizleri

Amak-ı Hayal Hayal Aleminde Gerçeği Arayan Bir Adamın Hikayesi

Amak-ı Hayal kitabını 2002 yılında okumuştum. İtiraf etmeliyim ki tadı damağımda kalan kitaplardan biridir. Ne zaman tasavvuf konusu açılsa ya da ne zaman fantastik, metafizik bir konu hakkında konuşulsa bu kitabı anımsarım.
Hani bir meyveyi ya da bir yemeği ilk defa tadarsınız ve çok hoşunuza gider ya!
Yıllar geçmesine rağmen tekrar önünüze geldiğinde hemen o ilk tadımda damağınızda bıraktığı tadı hatırlarsınız ya!
Amak-ı hayal benim için tam da böyle bir kitap.

Fantastik demiştim, gerçekten öyle. İki bölümünde konusunun geçtiği yer ve konular bu tanımlamayı yapmamı sağladı. Hiç unutmuyorum elimden hiç bırakmadan hayatın rutini içinde çok kısa zamanda bitirmiş ve beynime çivi gibi kazınmıştı. İnsan çok kitap okuyabilir, hatta bazılarını hatırlamaz bile. Amak-ı Hayal benim hafızamda sürekli yeri olan ve yıllar geçmesine rağmen hala unutamadığım kitaplardan bir tanesi.

Bu güzel kitabın tanıtımını okumayanlar için yapmak, okuyanların ise hafızasını tazelemek istedim. Şimdi bu güzel kitabın yazarını tanıdıktan sonra kitabı incelemeye başlayalım.

Filibeli Ahmed Hilmi kimdir?

Filibeli Ahmed Hilmi, 1865 yılında Filibe, Bulgaristan’da doğmuştur. Filibe’de ilköğrenimini tamamladıktan sonra Filibe Müftüsünden Arapça ve temel İslam bilimleri eğitimi almıştır. İstanbul’a gelerek Galatasaray Mektebini bitirmiştir.

Filibeli Ahmed Hilmi, Türkiye’de bilim felsefesinin öncülerinden biridir.Ona göre bedensel bağımsız bir ruh vardır. Beden öldükten sonra ruhun ölmeyerek hayatına devam etmesi fikri ona hiçte yadırganacak bir düşünce olarak gelmemektedir.

Amak-ı Hayal Kitabının konusu ve anlatımı

Amak-ı Hayal kitabını okumaktan sıkılmayacaksınız. Çok rahat ve sıkmayan bir anlatımı var. Tasavvufi bir kitap olmasına rağmen öyle ağdalı kelimelerle yazıldığını düşünmeyin. Çok güzel ve anlaşılır şekilde sadeleştirilmiş bir kitap.

Şimdi kitabımızın konusuna dönelim.
Kitap iki bölümden oluşuyor. Ahmet Raci’nin Aynalı Baba ile karşılaşması, Ahmet Raci’nin Manisa akıl hastanesindeki günleri
Şimdi ilk bölümden başlayarak anlatmaya başlayalım.

Ahmet Raci kendi halinde tahsilli ve efendi bir gençtir. Görünürde hiçbir sorunu yoktur. Ancak kalbinde taşıyamayacağı kadar ağır bir yükü vardır. Ruhu maneviyatı kabullenmek ve yaşamak ister ama bir türlü bunu yapamaz, hep şüphe içindedir. Bir türlü tatmin olmaz. İnkar etmek ister ama buna da gönlü el vermez. Bu şekilde yaşamak ona taşınması ağır bir yük haline gelmiştir. Hayata bu yüzden anlam veremez, bocalayıp durur.

Aradan geçen kısa bir zaman sonra arkadaşları ile üç günlük bir geziye çıkarlar. Arkadaşlarının yaptıklarından sıkılan Ahmet Raci onlaredan ayrıldıktan sonra iki meczubun konuşmalarına kulak misafiri olur. Meczuplardan bir tanesi “hiç ile hep aynı şeydir, lakin cahiller, bir şeyi iki isimle anıyorlar!” dediğini duyar ve buna karşı çıkar. Kendisinin var olduğunu, varlık ile yokluğun aynı şey olamayacağı itirazını yapar. Meczuplar ona alaycı tavırlarla bakar ve uzaklaşırlar. Bunun üzerine Ahmet Raci’nin iç çatışmaları daha da çoğalır.

Geziden döndükten sonra her zaman yanından geçtiği evine çok yakın olan mezarlık dikkatini çeker. Her zamankinin aksine kapısı açıktır ve Ahmet Raci mezarlıktan içeri girerek önüne çıkan kulübeye kadar gider. Kulübenin içinde yamalı cübbesi ile Aynalı Baba kalmaktadır. Misafirini ağırlar, ona kahve yapar ve ney üfleyerek ruhuna ikramda bulunur.

Kahvenin ve neyin etkisi ile Raci hayal alemine geçiş yapar. İlk gün Buda ile beraber Hiçlik aleminin zirvesine doğru yola çıkar. Ancak önüne çıkan muhteşem bir sarayı görür ve orada kalmak ister. Buda onu kovar. Raci hayal aleminden geri döndükten sonra ona Aynalı Baba ona gülümsemektedir.

Hayal aleminde gezintiye devam

İkinci gün Zerdüşt’ün ülkesindedir. Burada iyilik ve kötülüğü deneyimler. Her ikisinin savaşına şahit olur. Nefsine yenik düşen iyilik tarafında“hikmet” vardır. Bu zaferi kazanmak üzere olan kötülüğün karşısına aşk çıkar ve her şey aydınlığa kavuşur. Ahmet Raci anlar ki iyilik ve kötülük birbirini tamamlamaktadır. Biri olmadan diğerinin bir anlamı yoktur.

Raci hayal dünyasının mübtelası olmuştur. Bir gün Hindistanı ejderhalardan kurtarır, bir başka gün Anka Kuşu ile alemleri dolaşır, bir başka gün şeytanın kendisine secde etmediği Adem olur ve bu böyle sürüp gider.

Bu şekilde tam dokuz gün geçer. Dokuzuncu gün hayal dünyasından uyandığında Aynalı baba’nın veda mektubu ile karşılaşır ve onu bir daha göremeyeceği için çok üzülür. Dünyadan elini eteğini çeken Raci Anadolu’nun her tarafında Aynalı babayı ararken aklını iyice yitirir ve Manisa akıl hastanesine yatırılır.

Manisa akıl hastanesi

Manisa tımarhanesinde delilerle uğraşmadığı zamanlarda yine derin düşüncelere dalar. Bir gün tımarhaneye Aynalı baba’da gelmiştir. Artık dünyalar onun olmuştur. Ney, kahve ve şiir eşliğinde hayallerinin zirvesinde yaşamaya devem etmektedir.

Aynalı babadan bu sefer ki ayrılıkları Aynalı Baba’nın son nefesini vermesi ile gerçekleşecektir. Aynalı Baba ona kahve, şeker, ney, Kur’an-ı Kerim ve kendisinin kaleme aldığı birkaç elyazması kısa yazıları bırakır.

Aynalı Baba ile yaşadıklarından sonra Ahmet Raci sakinleşir ve ruhu  sükünet bulur. Artık tatmin olmuş bir ruha bürünmüştür.

Ve Son söz!

Amak-ı hayal kitabının konuları masal tadında fantastik anlatımlar içermektedir. Ancak içinden kendinizi Aynalı Baba’nın aynasında seyredecek bir çok gerçekliği de yakalayabilirsiniz. Okunması gereken kitaplardan diye düşünüyorum.

 






İlgili içerikler
Kitap AnalizleriSanat

Allah'ı Arayan İmam Kitabının Analizini Özgür Köktürk yaptı.

Kitap Analizleri

Rahibe ; Denis Diderot'un Kaleminden Bir Başyapıt

Kitap Analizleri

Soykırım Bir İnsanlık Utancının Kaleme Alınmış Acı Hikayesi

Kitap Analizleri

Uğultulu Tepeler Emily Bronte'nin Kaleminden Harika Bir Kitap

Paylaşımlardan anında haberdar olmak istiyorsan abone ol!