Bize o öğretildi “Her şeyin en iyisini Allah bilir” Acaba diye sorma şansımız var mı diye biraz zorladım işin gerçeği.
Yürüdüğümüz hayat yolunda iki önemli ölçü aleti var elimizde..
1- Bilimsel gerçekler
2- Hayat tecrübesi.
Gündelik hayat kutsal referanslar ile yönetilemez. Bilimsel gerçeklik üzerinden kurgulanmadan attığınız her adım sizi hayal kırıklığına götürür. Gündelik hayatta kutsal referanslar değil, liyakat önemlidir. İşini en iyi yapan en değerlidir, vatanına en çok katkı veren en vatanseverdir. Hayat tecrübesi bilimsel gerçeklik ile elde edilmiş ve artık hafızamızda yer etmiş melekelerimiz, kazanımlarımızdır. Onlar bizim heybemizde taşıdıklarımızdır. Lazım olduklarında çıkarıp, yolumuzu açtığımız, engellerimizi kaldırdıklarımızdır. Toplumu kutsal referanslar ile yönetmeye çalışanlar insanların elinden hayat tecrübesini ve bilimsel gerçekliği almışlardır.
İnsanımızı “Allah her şeyi bilir” cümlesinin ifade ettiği atalet ve tembelliğin kucağına itmişlerdir. Başaramadığı her şeyi Allah’a bağlayan insanımız ne kendisine ne de yaşadığı topluma en küçük değer sunamaz hale gelmiştir. İlkçağ bilginlerinin dahi fikirleri bugün geçerliliğini korumaya devam ederken, 21. yüzyılda dünya insanına akılda kalacak tek bir değer üretemesini sorgulama zamanı çoktan geçmiştir.İnsanın özelde doğru ya da yanlış neye ve kime inandığı kimseyi ilgilendirmez. Ancak toplumsal yaşama döndüğümüzde orada inançlarınız değil, liyakatınız ön planda olmalıdır.
İnancınız Liyakatınız
İnancınız liyakatınızın önüne geçtiğinde siz toplumun kanserli bir hücresi olursunuz ve toplum sizinle beraber çürümeye başlar. Bugün inançlarımızdan başlayarak hiçbir konuda ortak bir fikrimizin olmaması, asgari müştereklerde bile buluşamamamız hep bundandır. Yaptığı işimizden daha çok, neye ve kime inandığımız ön plana çıkmaktadır. Bu yüzden her konu bizim için tartışılan ve ayrıştıran bir hal almaktadır. Üreten bir toplumda kimse “tekfir” edilmez.Çünkü orada ön planda olan inancınız değil, ürettiğinizdir. Nerede “tekfir” silahı size doğrultulmuşsa orada bedava yaşayan, başkasının sırtından hayatını sürdüren asalakların olduğunu çok kolay anlayabilirsiniz. Gelişmiş toplumlarda kutsal referanslar konuşulmaz. Gelişmiş toplumlarda konuşulan şey refah içinde yaşamdır. Kutsal referanslar ile yönetilen ülkelerde bir avuç insan refah içinde yaşarken, toplumun tamamının refahı öte tarafa cennete ötelenmektedir.
Aldatanlar
Aldatanlar bu dünyada cenneti yaşarken aldatılanlar belirsiz bir zamanda cennete kavuşacaklarını hayal etmektedirler. Oysa o insanlar şunu bilmeli ki; Bu dünya da ellerindeki cenneti söküp olan kendilerini kutsal referanslar ile kandıranlardır.Hayat tecrübesi yürüdüğünüz yolda yarın size lazım olacak malzemeleri bugünden toplamaya başlamak demektir. Kutsal referanslar ile seslenenler ise size şunu fısıldarlar.”Allah’ın takdirinden ötesi olmaz” Unutmayalım; Eğer varsa bir takdir, o da senin yaptığın işi en iyi yapan kişi olmak için çalışmandır. Kutsal referanslar toplumların ayağına bağlanmış birer taş parçasıdır. Toplumlar kutsal referanslarla değil, üreterek ayakta kalırlar. Üretim ise liyakatini ahlakı ile bütünleştirmiş insanların işidir.