Dinler bugüne kadar hep egemen sınıf tarafından kullanılmıştır. Bugün geldiğimiz noktada dünyanın yaşanmaz hale gelmesinin sebebi budur. Tanrısal referanslarına baktığında ruhsal gelişime katkı vermesi gereken din, yaşamsal alanda bölüyor, parçalıyor ve ayrıştırıyorsa konu gerçekten ciddidir. Dini kullanan egemen sınıf tasfiye edilmedikçe o topraklarda huzur hakim olmayacaktır. Alt sınıflar dinin kullanılmasını egemen sınıftan daha fazla talep yaratmaktadır. Kapitalist sistem onu sürekli sömürmektedir. Yeterli, eğitimi alamamıştır. Toplumda kendini kabullendirebileceği bir statüsü yoktur. Yetenekleri sınırlıdır. Gündelik yaşam telaşından ya da aile genlerinden dolayı kendini geliştirmemiştir.
Kendini topluma kabullendirebileceği bir etikete ihtiyacı vardır. Bunun için DİN bulunmaz bir kaftandır. Kişisel donanımları yeterli olmayan insanın tereddüt etmeden sığındığı kaledir din. Kendini bir yere ait hissedip güven duygusunu yaşayabilmek için. Oysa dinin tanrısal kaynağı toplumları değil, kişileri eğitmek üzerinedir. Bu öğretiyi kişilerin elinden alıp, toplumsallaştırdığınızda kapitalist sistem içinde onu pazarlayan tüccarlar çıkacaktır. Bu tanrısal öğretiyi paraya çevirip geçimini bununla karşılayan, dini kullanarak iktidarı ele geçiren, dini kullanıp saltanat süren kapitalist bir üst sınıf yaratılacaktır. Bu tarih boyunca böyle olmuştur ve bugünde aynısı yaşanmaktadır.
Kapitalist din tüccarları tarafından kandırılan kitlesel kalabalıkların, elindeki mevcut inançlara sımsıkı sarılması aslında bir korkunun eseridir. Sarıldığı değerleri bilmez. Ne olduğunun farkında değildir. Şemsiyesi altında bulunduğu öğretinin tek bir içeriğinden haberdar değildir. Ona inan denmiş; inanmış, bağır denmiş, bağırmıştır. Toplan denmiş; toplanmış, dağıl denmiş; dağılmıştır. İçinde bulunduğu dinin etiketi toplumda onu var etmektedir. O elinden gitse sahip olduğu tek bir etiketi yoktur. Bu yüzdendir korkusu. 2000’li yılların ilk çeyreğini yaşadığımız şu günlerde bütün insanlar şunu bilmelidir. Din kapitalist sistemin baronlarının elindedir. Din, din tüccarlarının en fazla kâr ettikleri bir pazardır. Vatikan’ın karanlık para işleri ile uğraşması, diyanetin din anlatmaktan daha çok para kazanan bir tüccar hüviyetinde olması bundandır. Bugün dinin başında din adamları değil, kapitalist sistemin adamları vardır. Hiç bir şeyden habersiz kapitalist sistemin uşaklarına sponsor olan geniş halk kitleleri bunun farkına varana kadar sömürülmeye mahkumdur. Sadece kurban bayramında hac, kurban derisi ve vekalet kurbanı ile diyanetin kasasına giren parayı düşünün, sistemin nasıl kapitalizmin uşağı haline geldiğini göreceksiniz.
Dinin tanrısal öğretileri ulaşılamayacak kadar kabukla sarılıp kapitalizmin aldatıcı kılıfları ile örtülmüştür. Artık dinin tanrısal tarafına ulaşılamamaktadır. Bize anlatılan ise kapitalizmin uşakları tarafında pazarlanan kısmıdır. O da zaten insan yetiştirmiyor. Gelinen nokta budur. Bunu görecek birazcık feraset ya da öngörü yeterlidir.