GündemSiyasetYaşam

Altılı Masa Ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi

Bundan önce yazmış olduğum bir yazıda Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması gerektiğini nedenleri ile beraber açıkladığım bir yazı yazmıştım. Aynı kanaatlerim devam etmektedir. Siyasetle ilgili yazı yazmama konusundaki kararım devam etmekle beraber Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir siyasi konu olmaktan çok ülkenin geleceği ve rejimini ilgilendirmesi beni yeni bu yazı yazmaya sevk etmiştir.
Ülkemizde ne yazık ki demokrasi anlayışı sadece sandık ile sınırlandırılmış vaziyettedir. Ne Cumhurbaşkanı adaylarının tespiti aşamasında ne de milletvekillerinin listeye girmeleri aşamasında halkın hangi görüşte olduğunun bir önemi kalmadı. Masa başında seçilen adaylara ve parti başkanlarının oluşturduğu milletvekilleri listesine sadece gidip oy veriyoruz. Bu demokratik kültürün yerleşmesinde çok ciddi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu konuda görüşlerimi maddeler halinde sıralamaya çalışacağım.
1- 14 Mayıs 2023 tarihinde çok büyük olasılıkla yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri salt bir seçimden öte ülkemizin rejimini ilgilendiren bir konuma gelmiştir. Bu sistemde milletvekilliğinin hiçbir işlevi kalmamıştır. Bu sistem 600 milletvekilinin halk tarafından sübvanse edildiği ve halkın sırtında kambur olarak taşımak zorunda olduğu bir lüks haline gelmiştir. Meclis bu sistem ile tamamen denetim görevini yapamaz hale getirilmiştir. Milletvekillerinin parti başkanlarının kapı kulu olmaktan öteye bir görevi kalmamıştır. Bu demokrasi anlayışı geleceğimizi tehlikeye atan en önemli argümanlardan biri ve en önemlisi haline gelmiştir.
2- 2002 yılında başlayan bu süreçte ne yazık ki muhalefet denilen demokratik güç ülkemizde yok edilmiştir. Buna muhalefet partileri de ne yazık ki çanak tutmuştur. Koskoca yirmi yıllık süreçte muhalefetin akılda kalan üç icraatı olmuştur. ” Adalet yürüyüşü ve Altılı masanın oluşturulması ve Büyükşehir belediye seçimlerinin kazanılması. Muhalefetin milliyetçi kanadı gayri resmi olarak iktidarın fiili ortağı konumuna geçmiş ve yerini iktidara teslim etmiştir. Sosyal demokrat kanadı ise cumhuriyetin kazanımları tek tek yok edilirken eleştiriden öteye her hangi bir icraatta bulunmamıştır.
3- Altılı masa başta doğru daha sonra yanlış dizayn edilmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu; İyi Parti’nin seçimlere girmesini sağlayarak muhalefet bloğuna çok güçlü bir aday kazandırmıştır ancak daha sonra yapılan tercihler muhalefetin en büyük bloğu olan Altılı Masayı zayıflatmıştır. Gelecek Partisi ve Deva Partisinin neden Altılı masaya dahil edildiği hala anlaşılmış değildir. Her iki partinin kadroları bundan önceki hükümet döneminde çok önemli görevlerde yer almış ve bugün ülkenin geldiği noktanın sorumlulukları üzerinde olan insanlardır. Üstelik oy oranı olarak masaya kattığı önemli bir değer yoktur. Bu iki partinin masaya dahil olması ile Millet ittifakı kan kaybetmeye başlamıştır. Her iki parti liderinin kendileri ile herhangi bir hesaplaşma içine girmeden masada yer almaları ve cumhuriyetin ve anayasanın önemli değerleri üzerinde yapmış oldukları açıklamalar ile halkın bilincinde soru işaretlerine sebep olmuşlardır.
4- Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 20 yıllık sürede muhalefetin çıkardığı adaylar hayal kırıklığı yaratmıştır. Muharrem İnce ile bu tercih biraz düzelmiş olsa da onunda çok geç açıklanması ve seçim aşamasında organize olamaması nedeniyle ülkemizin sisteminin altüst olmasına muhalefet kendi tercihleri ile çanak tutmuştur. Ve bugün gelinen noktada iki aydan biraz fazla zaman kalmasına rağmen Altılı masanın adayı hala belli olmamıştır. Ekonomik yıkımın gündemde kalması için adayın açıklanmasının geri bırakılması doğru bir tercih olsa da, girilen seçim sürecinde aday konusunda hala bir konsensüs oluşmaması muhalefet partilerine oy verecek seçmende ciddi tedirginlikler oluşturmaktadır.
5- Ülkede yaşanan ağır ekonomik krizin kim aday olursa olsun iktidar adayı ve halen Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ı koltuğundan edeceğine dair içi boş olan inancın çok tehlikeli olduğunu göstermektedir. Bu sefer muhalefet bloğunun yapacağı yanlış bir tercih onları affedilemez tarihi bir sorumluluğun altına sokacaktır.

O halde 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılması düşünülen Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri hakkında bir vatandaş olarak görüşlerimi belirtmek isterim. Büyükşehir Belediye başkanlıkları seçimlerinde Millet ittifakının ortaya koyduğu strateji ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de başarılı olunabilir. Dedenmiş ve başarılı olmuş bir sistem varken yeni maceralara atılmanın bir nedeni yoktur. Çünkü Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin, özellikle İstanbul ve Ankara’nın kazanılması iktidarın ciddi anlamda dengesini bozmuştur.
1- Türk siyaseti Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş isminde iki siyasetçi kazanmıştır. Mansur Yavaş’ın devlet adamlığı ve adaletli yönetim şekli, Ekrem İmamoğlu’nun siyasi aurası ve karizması aynı zamanda büyük bir ekip çalışması ve organizasyon becerisi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde değerlendirilmelidir.
2- Bu geçiş döneminde Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaştan başka bir adayın konuşulması dahi abestir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı iktidarın en çok istediği bir durumdur. Dürüstlüğünden ve kişiliğinden hiç kimsenin şüphesinin olmadığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı halkın nezdinde psikolojik olarak yenilgiyi çağrıştırmaktadır. Bu çok büyük bir handikaptır.
3- Benim görüşüm Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaştan yanadır. Mansur Yavaş’ın devlet adamlığı ciddiyeti ve güven telkin etmesi halkın gözünde ciddi bir realite haline gelmesine sebep olmuştur. Ekrem İmamoğlu’nun şova kaçan bazı uygulamaları olsa da iktidar bloğunun en çok çekindiği aday olması görmezden gelinecek bir durum değildir. Müthiş bir ekibi ve kitleleri etkileyecek bir aura ve karizmaya sahiptir. Her ne kadar üzerinde hukuksal br baskı yaratılmış olsa da, oluşturulan hukuki baskının içinin boş olduğu kamuoyu tarafından kabul edilmiştir.
4- Altılı masa Ahmet Davutoğlu’nun ve Ali Babacan’nın kişisel kaprislerine boyun eğmeden en doğru adayı seçmek zorundadır. Bu defa yanlış yapma hakları yoktur. Bu yanlışı yaptıklarında ne millet ne de tarih onları affetmeyecektir.
5- Güçlendirilmiş parlementer sisteme geçiş sağlandığında ülkenin demokrasiye olan güveni sağlamlaşacak ve ülkemizin geleceğine dair umutlar artacaktır.

Bu makaleyi okuyan dostlarıma şunu bir öngörü olarak sunmak isterim. Çok kısa bir zaman dilimi içinde (3-5 yıl) ülkemizin şu an mevcut siyasi figürlerinin hiçbirisi kalmayacaktır. Gerek yaşları dolayısı ile ve gerekse ülkemizin demokrasi kültürüne verdikleri zararlar nedeni ile özellikle gelen gençlik tarafından diskalifiye edileceklerdir. Ülkemizin kader planında en önemli seçimi olan bu seçimi, ülkemiz sağlıklı bir şekilde atlatmak zorundadır. Bunu başarmak demek zaten kör topal yürüyen demokrasi kültürünün köklü bir şekilde yeniden kazanılması demektir. Bunu başaracağımıza inanıyorum.

İlgili içerikler
DünyaYaşam

Ruhumuzun Sesi mi, Zihnimizin Sesi mi?

Kişisel GelişimYaşam

Aile Dizimi Üzerine

GündemYaşam

Gaflet, Dalalet ve Hatta Hıyanet İçinde Olanlar

Yaşam

Bu Gece Musa Özdağ Hocam Düştü Aklıma

Paylaşımlardan anında haberdar olmak istiyorsan abone ol!