Otomatik Portakal enteresan bir kitap. Onu ilk elime aldığımda belki de turuncu rengi sevmemden olsa gerek kitaba çok çabuk ısındım. Her zaman olduğu gibi bir kitapçıya girdiğimde ya da internet kitap siparişi vereceğim zaman kitabın arka kapak yazısını okurum. Arka kapak yazısı birazdan okumaya başlayacağınız kitap hakkında size önemli ipuçları verecektir. Benimde elime aldığımda arka kapak yazısını okuduğumda çok dikkatimi çekti ve bu kitabı almaya karar verdim.
“Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum.”
Şimdi bu güzel kitabı anlatmaya başlamadan önce yazarımızı tanıyalım.
Anthony Burgess Kimdir?
Anthony Burgess 25 Şubat 1917 yılında İngiltere’de doğdu. Dünyaca ünlü bir yazardır. Tam adı John Burgess Wilsondur. Küçük yaşta, daha bir yaşındayken annesini kaybettiği için teyzesinin yanında büyümüştür.
İngiliz edebiyatı ve sesbilim öğrenimini gören Manchester Üniversitesinde gördü. 1940 ile 1946 yılları arasında İngiliz ordusunda görev yapmıştır.
İngiltere’de yaşarken doktorlar beyninde bir tümör olduğunu söylerler. Bir yıl kadar ömrü kaldığını öğrenen yazar geride bırakacağı eşinin geçimi için kitap yazmaya başlar. Bu olumsuz gelişme aslında çok olumlu bir noktaya gitmiş ve dünyaca ünlü bir yazar olmuştur. Bir yıl içinde tam altı adet roman yazmıştır. Daha sonra yanlış teşhis konulduğu anlaşılmış ve uzun yıllar sonra 22 Kasım 1993 yılında akciğer kanseri nedeniyle yaşamını yitirmiştir.
Kendisinin bestelediği bir senfoni ve birçok müzik eseri besteleyen Anthony Burgess bir müddet sonra Malaya’da görevdeyken üç tane roman yazmıştır.
Tümör teşhisinin yanlış olduğunu öğrendikten sonra da kitap yazmayı sürdürmüş ve 50’den fazla roman ve kitap yazmıştır.
Özellikle 1962 yılında yazdığı Otomatik Portakal dünyada milyonlarca kişi tarafından okunmuş ve sevilmiştir. Otomatik Portakal 1971 yılında Amerikalı yönetmen Stanley Kubrick tarafından sinemaya uyarlanmıştır.
Yazar romanlarının yanında gazete, eleştiri ve dil bilim konularında çalışmalar yapmış ve İngiliz edebiyatının en önemli yazarları arasına girmeyi başarmıştır.
Otomatik Portakal Romanının anlatımı ve konusu
Orijinal adı “ A Clockwork Orange “ olan kitabımız Modern çağın klasikleri arasında yer alan ve hala çok okunan bir kitaptır. Kitabı okurken çok net olarak hissedeceksiniz. Bir yıl ömrünün kaldığını öğrendiği günlerden kalma psikolojik derin izler taşıyan yazarın kitaplarında çok derin bir nefret vardır. Romanımız bilim kurgu türünde bir roman olmasının yanında ütopik ve distoptik ve kara mizah özellikleri taşıyan bir romandır.
Gelecekte bir dünya düşünün. Bu dünyayı baskıcı bir rejim vardır ve baskıcı rejime direnen sokak çeteleri. İşte kitabın kurgusu böyle örülmüş. Endüstri devriminin ardından ahlaki değerler birbirine karışmış ve iyilik ve kötülük ayırt edilemez olmuştur. İşte böyle bir toplumda bir çete sokaklarda şiddet ortamı oluşturmaktadır. İşte böyle bir ortamda toplumun eğitmeye çalıştığı bir genci ve onun büyümesini okuyacağız.
Alex isminde bir genç sokaklarda şiddet, gasp ve hırsızlık yapmakta, dükkanları kundaklamakta ve kadınlara tecavüz etmektedir. Çetenin elemanları kendi aralarında anlaşabilmek için bir dil, jargon geliştirmişlerdir. Bu jargona “Nadsat” demektedirler.
Macera başlıyor
Maceramıza başlıyoruz ve “Otomatik Portakal” isminde bir roman yazan yazarın evine girer Alex çetesi. Evi dağıtırlar ve eşyaları kırıp dökerler ve yazarın karısının ırzına geçerler. Bundan çok kısa bir zaman sonra kedileri ile yaşayan bir kadının evine girerler ve kadını öldürürler.
Çok geçmeden polis tarafından yakalanırlar ve cezaevine konulurlar. Çetenin elemanları topluma kazandırılmak istenmektedir ve bu yüzden “Suçluları Yeniden Topluma Kazandırma ” projesi sebebiyle “Ludavico” adlı bir laboratuvar çalışmasına tabi tutularak kişilikleri düzeltilmek istenir. Kısaca ve Alex ve çetesi artık bir kobaydır. Bu seanslar sırasında Alex’e şiddet içerikli filmlerden seyrettirilir ve fiziki işkenceye tabi tutularak acı çektirilir. Bu seanslar sonunda Alex aklına kötülük geldiğinde midesine kramplar girer ve kusacak duruma gelir. Bu şekilde eğitilen Alex artık kötülük aklına bile gelmeyen bir kişi haline getirilir.
Evine döndüğünde babasının eve kiracı aldığını gören Alex “Otomatik Portakal”ın yazarının evine gider. Sosyalist görüşlü yazar onu evine almıştır ancak Alex’in kişiliği değişmiştir. Yazar onu “Otomatik Portakal’a benzetmiş ve robot haline gelen Alex’e yardım etmeye karar verir.
Kullanılmaya açık hale gelen Alex bu sefer başkaları tarafından kullanılmaya başlanır. Hikayenin geri kalanını merak ediyorsanız bu güzel eseri okuyun derim.
Ve son söz!
Ve son söz olarak şunu ifade etmeliyim. Yazarı, anlatımı ve dili ile diğer romanlardan çok farklı olan Otomatik Portakal’ı okumalısınız.