Harap Mabetler Cumhuriyet Dönemi yazarlarımızdan Halide Edib Adıvar’ın güzel bir eseri
Harap Mabedlerin künyesini şu şekilde çıkarabiliriz.
Kitap Adı: Harap Mabetler
Yazarı: Halide Edib ADIVAR
Yayınevi: Atlas Kitabevi
Basım Yılı: 1967
Sayfa Sayısı: 136
Halide Edib’in üç ana bölümden oluşan kitabı Harap Mabetler’de birbirinden bağımsız 18 hikâye mevcut. Yazarın daha çok edebî anlatımının ön plana çıktığı öykülerde çoğunlukla ölüm, yaşam, inanç, felsefe ve mitoloji ile ilgili konular kendini gösteriyor.
Mensur Şiirler başlıklı bölümde özellikle Harap Mabetler ile birlikte 7 kısa öykü bulunuyor.
Kitabın en güzel ve kendini rahat okutan bölümü bu Mensur Şiirler kısmı. Hem hikayelerin yormayışı, hem de yazarın üslûbu dikkat çekiyor. Yazıldığı dönemi de göz önüne aldığınızda cesur bir yazarın cüretkâr fikirlerine tanıklık ederken buluyorsunuz kendinizi. 10 öyküden müteşekkil Hikâyeler bölümünde ise özellikle İmzasız Mektuplar isimli öykü çok sarsıcı bir kıskançlık dramını anlatıyor. Mitolojik unsurlarla yoğrulmuş Aşk Efsaneleri ise daha çok ağdalı bir dille yazılmış, konudan çok anlatımın öne çıktığı bir bölüm. Kitabın genelinde genç kız psikolojisi üzerinde yoğunlaşılarak süslü bir dil kullanılmış. İlk defa 1911’de, daha sonra 1924 yılında yayımlanan kitabın bu üçüncü baskısı 1967 yılında yayınevinden çıkmış.
Halide Edip Adıvar’ın kısa özgeçmişi
1882 yılı doğumlu olan yazar. Amerikan kız kolejinde okumuştur. 1908 yılında Tevfik Fikret’in yayımladığı Tanin gazetesinde Kadın Hakları ile ilgili yayımladığı yazı sebebiyle muhafazakar kesimin tepkisini çekmiştir. 31 Mart ayaklanması sırasında öldürüceleği endişesiyle oğlu ile beraber bir süreliğine Mısır’a kaçmak zorunda kalmıştır. 1909 senesinde İstanbul’daki yaşamına geri dönen Halide Edip, yazmış olduğu siyasi içeriklerin yanında edebi eserler de yazmaya başlamıştır. Aynı dönem öğretmenlik ve müfettiş olarak çalışmıştır.
1920 yılında Anadolu’ya kaçarak Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. 1923 yılında bu savaşı konu edindiği “Ateşten Gömlek isimli eserini yayımlamıştır.
1935 yılında Londrada Sinekli Bakkal isimli eserini “The Clown And His Daughter” ismiyle yayınlamıştır. Türkçe olarak aynı yıl Haber gazetesinde bölümler halinde yayımlanan eser, 1936 senesinde kitap olarak yayımlanmıştır.
Halide Edip Adıvar, eserlerinde güçlü ve bağımsız kadın karakterlere yer vermiştir.
1939 yılına kadar yurtdışında yaşayan Halide Edib Adıvar İstanbul’a döndükten sonra 1 sene sonra İstanbul Üniversitesi İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanlığı yapmıştır. 1950 yılında Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili olan yazar, 1954 yılında görevinden istifa ederek inzivaya çekilmiştir. Büyük yazar, 1964 senesinde hayata gözlerini yummuştur. Hayatında bir çok Roman yazan Halide Edib Adıvar bunun yanı sıra Hikaye, Anı ve Oyun türlerinde de yazılar yazmıştır.
Notlar
Notlar ile Özgür Köktürk’ün izlenimlerine devam ediyoruz.
İşe yaramaz, en gülünç, en yalancı olan mabet, aşk mabedi. Birbirini çağıran iki genç gözlerden mutlaka birinin derinliklerinde aldatma görürüm. Birbirini sıkan iki sıcak elin biri mutlaka ötekini alçaltır, sürükler.
Filozofların yetişemedikleri bilimler, ozanların anlatamadıkları, bestecilerin çeviremedikleri insanlık kederleri dostluk, aşk, inanç, düşünceler, bütün insanlık olayları en sonunda yıkılan birer mabettir. Dimağ ve kalp yıkıntıları!
Bize dargın mısın ey ana toprağı? Seni çiğneyip geçen ayakların, seni yaralayıp, tırnaklayıp kirleten haydut ellerin, senin kemiklerini kemiren hainlerin kötülüklerini bu mert, bu suçsuz kuşaklardan sorma!
Seni ne göz kamaştırıcı Roma, ne filozof Yunan bizler kadar ateşli, vefalı, ölümlere kadar sevemez ve sevmemiştir; ve hiç bir ulus gelecekte sevmeyecektir…
Milyonlarcasını yutup da belli bile etmediğin bu küçük, insan denilen yaratıklar yok mu? İyi bil ki, ey deniz, onların en küçüğünün ruhunda kabaran hayat dalgaları senin sonsuz derinliklerinde olsa taşardın!
Bu yıldızların, denizlerin, renklerin, mırıldandığı büyük şeyler bizi neden sarsıyor, eziyor, yok ediyor, kasırgaya tutulmuş bir çöpe döndürüyorlar, bilir misin? Onlar hep hayatın, yaşayanların, kalplerin dilini söylüyorlar; ruhların harekette olan anlarını, doğanın heyecanda olan evrelerini anlatıyorlar.
Ölülerin de diriler gibi kişiliği olanı ve olmayanı var!
Geçmişi beyaz, anısı başka yüzlerin, başka hayatların resimlerinden uzak erkek var mıdır?
Acaba, soyut kalplerin sonuçlandırdığı ümitler olmasa mutluluk olur mu?
Ah o hain, o yetişilmez, o uzak hayâl! Hep özlemlerde, hep yoksulluklarda var olan, hayâl olunan hayat, bazen seni ta yanımızda kadınlarımızın açık, şefkatli yüzünde, kocalarımızın vefalı ve sessiz bağlanışlarında göremeyerek belki hiç var olmadığın vücutlarda ararız!..
Dünyada en az, en güzel olan şey bağlılıktır. Ve en özenilen, temiz hayatlar da bu bağlılığın az olmasından alçalıyorlar, aldatmalara yöneliyorlar. Bir kere insanların dimağına girip görmek elde olsa, o vakit yapılmış, yapılmamış, tasarlanmış, hayâl edilmiş, ne ince, ne değişik, ne müthiş aldanışlar görülürdü.
Ve son söz!
Ve son söz olarak bu güzel inceleme yazısını yazan Özgür Köktürk’e çok teşekkür ediyorum. Kitap ve kitapla ilgili önümüze hangi çalışma ya da inceleme çıkarsa onu bloğumuzda yayınlamaya devam edeceğiz. Gerek yeni çıkan kitaplar, gerek klasikler ve gerekse yerli yazarlarımızın kalemlerinden yayınlan ışıkları sizlerle paylaşacağız.
Güzel günlerde okuyun.