Sürekli baskılanan bir yer yönetilmekte zaaf gösterilen yerdir. Kontrolün gün be gün elden çıktığı yerdir. Baskıya açık toplumlar güç merkezli organize olan toplumlardır. Güç merkezi nerede ise oraya akarlar. Dün sergilenen beyinsiz bir ekip tarafından yapılan darbe girişiminde eğer başarılı olunsaydı bugün gazeteler ve televizyonlarda, sosyal medya hesaplarından askere saygı ve Mehmetçik edebiyatı düzen yavşaklar görecektiniz. Herkes yeniden Fethullah denilen meczuba saygılarını ifade etmek için Amerika’ya giden uçaklarda koltuk bırakmayacaklardı. Nitekim, 1980 darbesinde gözlerimle şahit olmuştum. Bugün askere sövenlerin o gün askere nasıl minnet duygularını ifade ettiğini. O günkü gazete arşivlerine bakılabilir. Çünkü onlar güç merkezine göre hareket edenlerdir. Oysa iki, üç gündür anlatmak istediğimiz şudur.
Evet, bir darbe girişimi olmuştur ancak bu darbe girişimi darbeye benzememektedir. Güç merkezine göre akan topluluk demokrasi kahramanlığından dilim koparabilmek için sokaklara çıkmış ve bayraklarını eline alarak tankların üzerinde resim çektirmiştir. Askere karşı yapılan linç girişimleri kuvvete göre yer değiştiren bu toplulukların acınacak halini gözler önüne sermiştir. O tankın içindeki asker boğaz köprüsünde eğer o topu ateşleseydi sen yaşanacak katliamın ölçüsünü hesap edebilir miydin? O asker topun silahını otomatiğe alsaydı yaşanacakları sen hayal edebilir miydin? Linç edilmesi gereken fakir bir ailenin emir kulu eri değil, yıllardır teröristlerle kol kola devletin bütün kurumlarını onlara teslim edenlerdir. Yıllardır bu adamlar devletin temelini oyuyor dediğimizde “Dinimizi öğretiyorlar. Hizmet ediyorlar. Ne kötülüğünü gördün” diyenlerdir. O yüzden vatandaşına karşı silah çekmeyen ana kuzusu mehmetciği linç eden, döven, tekmeleyen asalak beyinler bunu düşünemezler. Zaten düşünmekte istemezler. Çünkü onlar için tek önemli gerçek kuvvetin nerede olduğu gerçeğidir. Darbe oyunu bu ülkeyi daha çok yönetilemeyecek bir noktaya getirmiştir. Yönettiğini iddia edenler ülkenin askeri, savcısı, hâkimi ve polisini görevden el çektirerek yönetebileceklerini zannediyorlar. Oysa bu mümkün olmayacaktır.
Demokratik bütün rejimler soruna çözüm üreterek büyürler. Sorunu ondan daha büyük sorunla unutturarak değil. Bugün yapılan budur. Büyük sorunlar ondan daha büyük sorunlarla unutturulmaktadır. Bugün darbe yandaşları ve darbe karşıtları olarak karşı karşıya dizilen bu toplum artık bunu anlayacak ferasette değildir. Ok yaydan çıkmıştır. Bumerang fırlatılmıştır. Bu toplum o bumerang ayağının dibine düşene kadar güç merkezinin etrafında öbeklenmeye devam edecektir. Konu darbe değildir. Konu aslında halkta değildir. Milli irade hiç değildir. Eğer gerçekten halkın iradesinden bahsediyorsan tek bir soru sorman gerekir.Seçimlerden başka senin iradene başvurulan tek bir konu söyler misin? Bulamayacaksın. Ezilmişliğini ancak karşı saftakine kuvvetlinin yanında olmanın verdiği cesaretle daha gür sesle bağırarak gidermeye çalışacaksın.
Aslında yok birbirimizden farkımız. Seni yanına alan ile karşı safa diğerini dizen aynı kişi. Bunu anladığın gün çok önemli bir şeyi başaracaksın ama iş işten geçmiş olacak. Kuvvetlinin yanından sesleniyorsun. Darbenin yanında mısın, demokrasinin mi? Bende cevap veriyorum. Hangi demokrasinin? Emperyalist sistemin kapitalist evlatları elinde bir piyon senin yanında durduğun kuvvetli zannettiğin korkaklar. Onlar ne derse onu oynamak zorunda. Onlar hangi vergiyi salarsa onlar kanununu yapmak zorunda. Hangi demokrasi?
Kapitalist sistemin içinde 50 TL’lik yakıtı bile limiti bitmiş kartından bir umut limit kalmıştır diye çektirmeye çalışan zavallı kardeşim. Sen sadece piyonların piyonusun. Sen sağlam durmalısın ki, emperyalist sistemin uşağı saltanat sahipleri kendilerini koruyabilsinler. İyi çık tankların üstüne. Yüksek çözünürlüğü olan telefondan çek fotoğrafını. Korunan şeyin demokrasi olmadığını öğreneceksin.Umarım iş işten geçmiş olmaz.