Canımızın yandığı zamanlar olmuştur. Buna bazen siz sebep olmuşsunuzdur bazen başkaları…
Hatta canımızın yandığı o yerde acı üretir ve ondan beslenmeye de başlarız. Her ne kadar ruhsal varlıklar olsak da dünya denilen illüzyonun içinde gerçeklik yaratıyor ve gerçekliğe tutunduğumuz zamanlar oluyor. Tutunduğumuz o yer aslında canımızın yanmasına sebep olan yer.
Her ne kadar burası bir deneyim alanı desek bile, bazen yaşadığımız deneyim bittikten sonra yolumuza devam etmeyi başaramıyoruz. Tam burada hayatımızda bir kısır döngü oluşturuyoruz. Bu kısır döngüye nasıl ve neden düştüğümüzü fark etmek yerine o kısır döngünün içinde canımız yana yana yaşamaya devam ediyoruz. İnsan yaşadığı her deneyimde farkında olmak zorunda. Kendinden kendine yaşadıklarını sorgulamak zorunda. Aksi takdirde kendimizi hapsettiğimiz o labirentin duvarları içinde kendimize yazık ederiz.
Kırık dökük hayatlar yaşadık. Hem kırık döküklerimizi onarmak ve hem de yaşamaya devam etmemiz gerekiyor. Kırılmalarımız ve dökülmelerimiz canımızı yaksa da onları derleyip toparlamak zorundayız. Bu labirentin içinde hapis hayatı yaşamak için gelmedik. Duygularımızın içinde debelenmek bir yere kadar tölere edilebilir ancak duygularımızı zihnimizin manipülasyonlarından kurtarmak zorundayız. Acı çekerek geçirdiğimiz her zaman kayıp hanemize yazılan zamanlar.
Kendine değer vermeyen insanlarla geçirdiğimiz her zaman bizden yitip giden zamanlar. Üstelik onlar kendilerini sizin yanınızda tedavi edip bırakıp gittiklerinde yaşadığınız değersizliği onarmak ve yeniden yolunuza devam etmek yine size düşecektir. Kendine değer vermeyen insanlar sizden aldıkları değer ile size geri dönüş yapmak yerine ne yapacaklarını bilemezler. Daha önceden deneyimledikleri kaosu size yaşatmaya başlarlar. Bildikleri sadece odur. Çok sevdiğim bir gönül dostum “ Birini sevdiğinde kalbinin hepsini ona açma. Seni yaralayıp giderse açmadığın o yere tutunup kendi merkezine dönersin” demişti.
Neden biri bizi çok sevsin istiyoruz?
Çünkü sevilmek istiyoruz, sevgi açıyız.
Çünkü kendimizi sevmeyi bilmiyoruz.
İstiyoruz ki, biri gelsin bizi tamamlasın.
Sonra tamamlanamamışlığımızın bütün yükünü karşımızdaki kişiye yüklüyoruz. İstiyoruz ki, bütün travmalarımı tölere etsin, bütün yaralarımı sarsın ve hep o beni anlasın. Unutmayın ki; siz hastane olmayı seçerseniz tedavisi bitenin sizi bırakıp gideceğini de hesaplamak zorundasınız.
Bu fasit daireden bir türlü çıkamıyoruz. Bizi tamamlayacak birini aramak yerine en sağlıklı yol olan kendi kendimizi tamamlamaya bir türlü cesaret edemiyoruz. Belki yorucu, belki can acıtıcı ama bundan başka da yol yok sanırım. Kendi kendimizi rehabilite etmek, kendi ateşimizi kendimiz söndürmek, kendi yaralarımızı kendimiz sarmak ve en sonunda kendi kendimizle tamamlanmak. Bunu başardığımızda etrafımıza gelecek herkes kendini tamamlamış, kendi merkezinde yaşayan ve kendi kimliğini oluşturmuş insanlar olacaktır.
Bizim sevmek dediğimiz şey galiba birilerine yaramızı sardırmaktan başka bir şey değil. Önce sevmeyi öğrenmeliyiz ve buna kendimizden başlamalıyız. Durmadan sevgi dilenerek bu cehennemde yanmaya devam etmek yerine kendi cennetimizi yaratıp, o cennette yaşamayı seçmeliyiz. Huzur bulmak isteyene değil, huzurunu bizimle paylaşmak isteyenlere o mekanı açmalıyız. Kendi ateşini sizin cennetinizde söndürmek isteyenler, o ateş ile canınızı yakıyor ve sonrada bırakıp gidiyorlar.
Varlığı ile gurur duyan ve varlığı ile gurur duyduğumuz insanlarla hayatı paylaşmalıyız. Kendi cehenneminde yanan insanların bizim alanımıza gelip binbir zahmetle söndürüp temizlediğimiz alanlarımızı tekrar tutuşturmasına izin vermemeliyiz. Bugüne kadar yaşadığımız bütün deneyimler o günkü farkındalığımız ve bilinç düzeyimize göre yaşandı ve bitti. Bugün yepyeni bir farkındalık ve bilinç düzeyiyle yaşam tuvaline muhteşem resimler çizmeye devam etmeliyiz. Hayat akıp giderken durağanlaşmaya ve geçmişin anıları ile yaşamaya gerek yoktur. Bunun kolay olmadığının farkında olmalıyız ancak bunu başarmak zorundayız.
Bize yaşattıkları deneyim için hayatımıza giren herkese çok teşekkür ederiz. Onları yaşattıkları deneyim alanında kendileri ile başbaşa bırakıyor ve biz yolumuza devam ediyoruz.