Eğer bir yerde hayvanlar aç kalıyorsa, o hayvanlar insanlardan kaçıyorsa ve güven dolu bir şekilde yaşamlarını sokaklarda sürdüremiyorlarsa orada insan yaşamıyor demektir.
Medeniyeti yakalamış insanlar mı daha çok hayvanları severler, yoksa hayvanları sevenler mi daha çok medeni olurlar bu sorunun cevabını bulamadım ancak hayvan sevgisinin insanlıkla çok bağlantılı olduğuna tüm kalbimle inanıyorum.
Çok yadsınamaz bir gerçek var.
“Hayvan sevenler daha çok merhametli oluyorlar”
Sokakta aç insanlar varken, hayvanları doyurmak hangi mantığın ürünü sorusu yanlış bir mantığın ürettiği sorudur.
Hayvanları sevmeyen, hayvanların açlığı ile ilgilenmeyenler sokaktaki açlarla da ilgilenmiyorlar.
Hayvan sevgisi insanda merhameti tetiklerken, kalbin yumuşamasını sağlıyor.
Daha duyarlı oluyorsunuz.
Etrafınızda yaşanan her şeye gözleriniz daha çok takılıyor.
İşte böyle durumlarda sokaklarda aç yatan evsizlere de gözünüz takılıyor. Onlar içinde bir şeyler yapma ihtiyacı hissediyorsunuz. Ancak hayvanların açlığı ile ilgilenmeyenler, sokaktaki açlar kendilerinden yardım istediklerinde “Allah versin” denilerek geri çevriliyorlar.
Biz müslümanların hayvan sevgisinden uzak durmalarını anlayamıyorum.
Kim itiraz ederse etsin umurumda değil.
Biz müslümanların hayvanlarla arası çok soğuk.
Hatta hakaret ederken hayvan isimleri kullanarak birbirimize hakaret ediyoruz.
Bazı hayvanların lanetli olduğunu düşünüyoruz.
Hatta bazı hayvanların öldürülmesinin sevap olduğuna dair inancımız bile var.
Oysa İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed’in hayatında hayvanlar o kadar çok yer kaplıyor ki, anlata anlata bitiremezsiniz. Hicretinde onu müşriklerden koruyan bir güvercin ve bir örümceğin bir tesadüf olduğuna inanıyor sanırım müslümanlar.
Ezan okunduğunda namazı kaçırmamak için zaten topu topu iki adet olan cübbesinden birini uyuyan kediyi uyandırmamak için kesmesini sanırım yüzyıllar sonra sosyal medyada anlatılan bir fantezi olması için yaptığını sanıyor müslümanlar.
Yatmakta olan bir köpeğin rahatsız olmaması ve ezilme tehlikesi yaşamaması için koskoca bir ordunun yolunu değiştiren Hz. Muhammed’in bu işi öylesine yaptığını zannediyor müslümanlar.
Kendi ahırında özel olarak beslediği kimsenin bakmasına bile müsaade etmediği her şeyi ile kendisinin ilgilendiği atlarına olan sevgisinin sanırım fantezi olduğunu düşünüyor müslümanlar.
Kendisi açlıktan midesinin üzerine taş bağlarken hayvanların hiç birinin aç kalmasına müsade etmeyen Hz. Muhammed’in bu muhteşem tavrını iyi yorumlayamıyor müslümanlar.
Bugün dindar mahallelerde kediler ve köpekler gerçekten çok acı bir hatta sürüyorlar. Aç kalıyorlar, şiddete uğruyorlar, tecavüz ediliyorlar ve insan gördüklerinde kaçacak delik arıyorlar. Oysa kendini dindar gören insanların mahallerinde hayvanların özgürce yaşaması gerekmektedir. Çünkü onların peygamberinin döneminde bunları yaşamıyordu hayvanlar.
Müslümanların peygamberi susamış bir köpeği ayakkabısı ile su taşıyıp susuzluğunu gideren adamı cennetle müjdelemişti. Şimdi müslüman mahallelerde kediler ve köpekler zor durumda. sevgiden ve şefkatten uzak korku içinde hayat sürmekte. Bu açmazın müslümanlar tarafından ortadan kaldırılması onların boynunun borcudur.
Bugün % 99’u müslüman diye kayıtlara geçen bir ülke olan Türkiye’de belediyelerin göstermelik olarak açtıkları barınaklarda hayvanlarımız bakımsızlıktan ve açıktan ölmektedir. Sokak hayvanlarımız en acımasız şartlarda toplanarak şehirlerin kuş uçmaz kervan geçmez dağlarına bırakılmaktadır. Bu % 99’u müslüman olan bir ülkenin idarecileri ve insanları için yüzkarası bir durumdur.
Hayvanlar orada yaşayan insanların kimler olduğunu gösteren en güzel işaretlerdir.Eğer bir yerde hayvanlar aç kalıyorsa, o hayvanlar insanlardan kaçıyorsa ve güven dolu bir şekilde yaşamlarını sokaklarda sürdüremiyorlarsa orada insan yaşamıyor demektir.