Spastik engelli bir kalem Nilgün Acar. Mavi Tutku kitabına isim analığı yaptığı gibi maviye tutkundu benim arkadaşım, can dostum.
O benim can dostumdu. Onunla tanıştığımızda hayatıma başka bir pencere açılmıştı. Spastik engelli özel bir insandı. Özel durumu nedeniyle hayata küsmemiş, tam tersine hayata sımsıkı tutunmuş ve üreten bir insan olmuştu.
Bir edebiyat sitesi üzerinden bana mesaj göndermişti.
Engelli olduğunu ve tanışmak istediğini bildirmişti. Kendilerinin bir kermesi olacağını ve oraya gelmem halinde çok memnun olacağını yazmıştı mesajda.
Gittim kermese ve karşımda bir tekerlekli sandalyeye hayatının sonuna kadar mahkum, sürekli kasılmaları olan ve elinin birini kullanmaktan başka bir şey yapamayan ama yüzünden gülücük eksik olmayan, orta yaşlı bir insan duruyordu karşımda…
Kendi el emeği ile ürettiği seramikleri gösterdi bana.
Ve yazdığı şiir kitaplarını
Üçü şiir kitabı ve biri mektuplardan oluşan dört kitap.
Utandım kendimden ve o gün anladım ki aslında engel gerçekten bedende değil, kafada oluyordu.
Bu şekilde yıllarca görüştük. Metin Sabancı Spastik Çocuklar merkezinde hep ziyaretlerine gittim. Ara sıra ihtiyaçları için dışarı çıkardık. Bir gün artık tek başına kanatları üzerinde uçmak istediğini ve Alanya’ya yerleşeceğini söyledi. Bu cesareti işin gerçeği beni korkutmuştu. Ne yapsam ona engel olamadım ve kısıtlı olanakları ile Alanya’ya yerleşti, bir bakıcı tuttu kendine. Geçinebilmek için sokaklarda çiçek sattı. Buna rağmen hayattan hiç kopmadı. Nasıl yaşadığını görmek için Alanya’ya yanına gittim eşimle. Maddi olarak zorluk çekse de, hala hayata sımsıkı tutunuyordu. Bu hayat onu yormuştu ve benden “Bir bakımevi” bulmam konusunda yardım istedi.
Aramadığım insan, telefon etmediğim kurum kalmadı. Hayatının sonuna kadar üreten bu muhteşem insan bugün artık yaşamıyor. Onunla geçirdiğimiz güzel günler ve güleryüzü bir anı olarak kaldı sadece. İşte bu güzel yürekli dostuma bir vefa borcu olarak onun Mavi Tutku kitabını sizlere anlatmaya çalışacağım.
Nilgün Acar Kimdir?
Nilgün Acar muhteşem bir insan ve işte onun hayatı.
Kayseri de 18 Kasım1954 yılında doğdu. Erken bir doğumla dünyaya geldi. Evde ve çok zor bir doğum dolayısı ile dünyaya geldiği için beynindeki hareket merkezleri hasar gördü. Hayatının büyük bir bölümü Ankara’da geçti.
Hiç okula gidemedi, annesinin yardımıyla okumayı öğrenince tüm dünya onun oldu. Bitmez tükenmez bir aşkla kitaplara sarıldı. O kadar çok kitap okuyordu ki ona kitap yetiştiremiyorlardı. Hayalgücü o kadar güçlüydü ki, okuma yazma öğrenmeden önce hikayeler ve masallar uydurur, ona okunan şiirleri ve hikayeleri kendi kafasına göre değiştirirdi. Okuma yazma öğrendikten sonra küçük öyküler, mektuplar yazdı ve kimseye göstermeden yırtıp attı. Yazdığı şiirleri ise sakladı. Yapayalnızdı ve bundan hiç memnun değildi. İlk defa kabuğundan dışarı çıkmaya karar verdi.
Bir dergideki yazıya yazdığı yanıttan sonra ülke içinden ve dışından binlerce insan ona mektup yazdı. Mektup arkadaşları ile birer birer tanıştı. Şiirleri ve yazıları dergilerde ve gazetelerde yayınlandı. Arkadaşlarıyla dışarı çıkmaya başladı. 1979’da ilk şiir kitabı olan Özgür Memleketin Tutsak Çocuğu adlı ilk şiir kitabını, ardından diğer kitaplarını çıkardı.
İngilizce öğrenebilmek için dışarıdan ilkokul sınavlarına girerek diploma aldı ve İngilizce 1. ve 2. kurslarına devam ederek sertifikalarımı aldı. Özel durumu nedeniyle, yürüyemiyor ve nerede ise hareket edemiyor olsa da bilgisayarı, normale yakın kullanabildi. 9 Mayıs 1993’te yılında evden ayrılıp Niğde-Bor’daki bir huzurevi ve rehabilitasyon merkezine gitti. 1998’de İstanbul’a geldi. Metin Sabancı Spastik Çocuklar Merkezinde yaşamını sürdürdü. Buradaki atölyelerde, seramik ve bilgisayar bölümlerinde çalıştı. İmkânsız görüneni başararak, çok güzel seramikler yaptı ve ardından öğretme pozisyonuna geçti. Engelli gençlere, hatta engelsiz görünen insanlara bile, amatörce seramik öğretti. Ardından şarkı sözü yazarlığına yöneldi.
Bu fani dünyadan göçüp gittiğinde insanların ilgisizliğine olan kırgınlığı yüreğinde “Çok yoruldum Mehmet Bey dostum, biraz gidip dinleneceğim” demişti. Ruhu şad olsun.
Mavi Tutku Şiir kitabı hakkında
Mavi Tutku kitabına Türk şiirinin yüzakı kalemlerinden Ataol Behramoğlu şu tanıtım yazısını yazmıştı.
Nilgün Acar’ın yeni şiirleri, yine onun bir şiirindeki kendi sözüyle anlatılabilir ancak: “Salt ışığa kesmek…”
Baştanbaşa, tepeden tırnağa ışık olmak…
Bu nasıl bir şey?
Yıllar nasıl da geçip gitmiş… Ve yine de geçmekteler…
Nilgün Acar yeni şiirleriyle yine bir atılım gerçekleştiriyor. Ama belli ki bu atılım önce beyinde, tende, yürekte gerçekleşmiş…
Salt ışığa kesen, önce şairin kendisi, ve ardı sıra da şiirler…
Yeni şiirlerin temel izleklerinden biri, belki de başlıcası, aşk… Ama öyle bir aşk ki bu; ne tenden kopuk, ne tene tutsak…
Mavi Tutku şiir kitabındaki şiirlerdeki imgeler ve betimlemeler o kadar muhteşem ki, şairin sanki başka alemden buraya seslendiğini düşünüyorsunuz.
Labirentten Çıkış kitabımda Bir şiir ve öyküsüne yer verdiğim güzel yürekli dostumun Mavi Tutku şiir kitabından birkaç şiir örnekleri ile sizleri baş başa bırakıyorum.
Mavi Gözlü devle söyleşiler şiirinin girişinde insanları anlatıyordu.
Hani sen minnacık bir kadın sevmiştin ya
mavi gözlü dev
İşte benim karşıma da miniminnacık adamlar çıkıyor
Maskeleri renk renk, yaldızlarlı allı pullu
ve şiirin finalinde
sımsıcak ve yürekli bir insan arıyorum
iki damla halinde büyük denizlere karışacağım
elele tutuşup Tanrının ışığına kavuşacağım.
ve gururla onurla dişiliğimi yaşayacağım.
Başkoyalım İnsanların gülüşleri isimli kısa şiirindeki anlatıma çarpılacaksınız.
Gel diyorsun
bütün zincirlerini kır
Yozlaşmış yargıları
eriten tutsaklıkları
Bakışlarınla ışıt karanlıkları
ağız dolusu yıldız tükür
Çözülsün yaşamın buz tutan yüreği
bırak çiçekli ellerini avuçlarıma
gömülsün çürümüşlükler yedi kat toprağa
…
Ve son söz
Hayata olan bağlılığına hayran kaldığım ancak bu hayata tutunmaya çalışırken koltuklarında neden oturduğunu bilmediğimiz insanların kapılarından elleri sürekli boş döndü. Eserleri ile var olmaya çalışan ama şu sahte insanların onun üretken beynine engelli gözü ile bakıp destek olmadıkları bu güzel insan hayatımda var olan gerçek meleklerden biri idi.
Umarım yol arkadaşlığımızdan memnun kalmıştır. Şu an beni seyrettiği yıldızların arasından gülümsüyor olması bana ömrümün en büyük hediyesi olacaktır.