Ruhumun sesi ile zihnimin sesi hep farklı melodiler çalıyor, hayata şahit olmaya geldin, keyfini çıkar.
Uzun tecrübelerden sonra anladım ki, ruhumun sesini duymak için zihnimin sesini kısmalıyım. Perdede oynanan bu oyunu gerçek zannetmemiz en büyük yanılgımız aslında…
Bu illüzyonu gerçek zannettiğimizde olaylar karşısında canımız yanıyor.
Burası şahit olma yeri.
Burası müdahil olma yeri değil.
Bir şeyi gerçek-miş gibi algıladığımızda onu andaki seyrinden çıkarıp sabitliyoruz. İşte o şey bizi ann akışından çekip alıyor ve yaşamdan koparıyor. Oysa olan şey “Zaten olacaktı” diyerek sadece seyrederek şahit olsak ve bir sonraki olacak olana odaklansak hayatın tadına işte o zaman varacağız.
Taşıdığımız isim ve ünvanlar bizim gerçeğimiz değil, sadece kimliğimiz.
Taşıdığımız ünvanlar ile kendimizi tanıtıyoruz. Onlar bizim gerçeğimiz değil, sadece kimliğimiz.
Sonsuz bir enerji ağına bağlı ruhsal varlıklarız biz.
O yüzden düşüncelerimizle oldurabiliyor ve düşüncelerimizle geleceğimizi şekillendirebiliyoruz. Kader dediğimiz bu örgüyü bize bir türlü anlatmak istememelerinin altında senin gerçeğe uyanmanı istememeleri yatmaktadır.
Düşüncelerin senin projelerindir, projelerini dillendirdiğinde artık ona ol demişsindir. Üç boyutlu evrende olması için zamana ihtiyaç vardır. O da algıdır ama üç boyutlu evrende zaman algısı ile görebiliyoruz her şeyi. Oysa sonsuzluğun içinde zaman yok. Bazı insanların buraya alışmakta zorlanmalarının altında yatan sebep budur.
296.000 adet galaksinin yer aldığı, alemlerin, kainatların ve evrenlerin içinde kendimizi her şeyin merkezine koymamız yapabileceğimiz en büyük hatadır ve insan evladına ne yazık ki bu hatayı yaptırıyorlar. 296.000 galaksinin içinde -ki bu tespit edilendir- bir nokta bile değiliz. Madde tanımı ile bunu açıklamaya çalışırsak belki buna zerre diyebiliriz. Bütün galaksilerin, alemlerin, kainatların ve evrenlerin sadece insan için yaratıldığına inanmak bu dünyada Nemrut, Firavun ve Karunlar oluşturmuştur ve ne yazık ki buna inanan bir sürü Nemrut, Firavun ve Karun yaşamaya devam etmektedir.
Bu sonsuzluğun içinde “Hiç”liğinin keyfini sürmek
Bu sonsuzluğun içinde “Hiç”liğinin keyfini sürmek yerine bu devasa sistemin insanın hizmetine sunulduğuna inanıp kendini efendi yerine koymak körlüklerin en körü olsa gerek. Bu devasa sistemin içinde kendini efendi yerine koyduğunda kayıplara karışırsın ve bir daha da seni bulabilmek mümkün değildir. Bu muhteşem sistemin içinde insan evladına düşen şey haddini bilmektir. Haddini bilenin yol alabileceği, sonsuzluğa kanat çırpabileceği bir dünyada yaşıyoruz. Bu devasa sistem içinde dünya bir nokta dahi değildir. Bu yüzdendir ki insanoğlu daha yaşadığı dünyanın gizemine tam vakıf değildir.
Hiçliğin içinde var olduğumuzu ve varlığımızın enerjisini bu sonsuz enerjinin içinden aldığımızı bilerek yol alırsak sonsuzluğun gizeminin keyfine şahit olarak varırız. Negatif ve pozitif her iki yolda tekamül yolculuğuna çıkan bizler hangi tarafımızı beslersek oraya ait olur ve o kanaldan açılan yolda yürümeye başlarız. İyiliğin enerjisi sonsuzluktan beslenir ve gönülden gönüle çoğalır. Kendini tanımlamasına ve tanıtmasına ihtiyacı yoktur. Gönülden gönüle bir ırmak gibi çağlar ve çoğalır. Bir iyilik enerjisi binlerce karanlık enerjiyi saf dışı bırakabilir. Bunu iyi bilen negatif kutba hizmet edenler insanları korku atmosferinde yaşatarak kendileri ile buluşturmamaya çalışmaktadır. Kendi ile buluşan bir insanın yayacağı iyilik enerjisinden akılları çıkmaktadır. İyiliğin yayılma hızını insanlar bir bilselerdi, iyilik enerjisi üretmek için kendilerini bir jeneratör gibi kullanırlardı.
Varlığından güç aldığımız sistem
Varlığından güç aldığımız bu muhteşem sistemin içinde yolumuza devam ederken buranın albenisine kapılmadan ama hayatın keyfini kimseye zarar vermeden çıkarmaya çalışalım. Bizi soktukları korku labirenttinin farkına varalım. Bu labirentin duvarları karanlık enerjinin sanal duvarları ile örülüdür. Bu duvarları yıkmak istiyorsan korkmadan yoluna devam edeceksin. Haddini bilerek ama hayatın da tadını çıkararak..
Burada korkmak demek ölmek demektir. Ya köle olursun ya da nefes alan bir ölü…
Sen ise hayatın tadını çıkarmaya bak. Hayat ise bir andan ibarettir ve o da bu andır.