Çocuklarımız. Yarınlarımıza umutla bakmamızı sağlayan biricik yavrularımız. Gözümüzden daha fazla sakınmamız gereken can varlıklar. Bir ömrü bizle paylaşmak için severek beden denilen elbiseyi giymeyi göze alan indigolar. Emanet olarak onlardan aldığımız dünyayı, tertemiz bizden teslim almayı bekleyen geleceğin ışık varlıkları. Erkeklerin egemen olduğu ataerkil toplumlarda hayatı yaşarken zorlanan, daha doğrusu erkeklerin zorlaştırdığı kadınlarımız. Eline çocuğunu aldıktan sonra bir değil iki kaderi birden sırtında taşıması gereken kadınlarımız. Hele doğurduğu kız çocuğu ise kendisi ile beraber kız çocuğu içinde ağlamaktan göz pınarlarında yaş bırakmayan analarımız.
Ülkemizin kanayan yarasıdır çocuk gelinler. Daha 10 yaşlarına gelir gelmez babasının para makinası olarak görüp maddi bir açığını kapatmak için babası, dedesi, en insaflı ihtimalle abisi yaşında erkeklerle evlendirilen kız çocuklarımız. Bebeklerle oynaması gerekirken, sek sek oynayıp hayallerini büyütüp umutlarına yastık yapması gerekirken, hayal kurmasına bile izin vermediğimiz yavrularımız. Doktorculuk oynayıp, hastalarına bakmayı hayal ettirmediğimiz, hemşire olup hastalarına şifa dağıttırmadığımız çocuklarımız. Hayallerini katletmekle kalmayıp, yaşamlarını da katlettiğimiz çocuklarımız.
Çocukluğunu yaşayıp, yarınlarda büyüteceği çocuklarıyla beraber toplumu da şekillendirecek hayallerinin katili olduğumuz çocuklarımız. 12 yaşında anne yapılan, cinselliği deneyimlemeyi bırakın, daha kendi vücudunu tanıyamadan hoyrat ellerin vicdansızca vücutlarında gezindiği, cennet ırmakları kadar temiz çocuklarımız. Cennet ırmakları gibi tertemiz akması gerekirken, zehir gibi gözyaşların esir ettiğimiz çocuk gelinlerimiz.
Ölüme gönderirken vicdanlarımızın sızlamadığı, KaDeR deyip geçtiğimiz, kendi KaDeRini yazamadan yazdığımız mel’un bir kaderle hayat hakkı tanımadığımız çocuk gelinlerimiz. Biricik hayatların katili olurken bir damlacık gözyaşı dökmediğimiz, üzerimize vazife kabul etmediğimiz, bu sessiz çığlıkları duymadığımız vurdumduymaz hayatlarımıza hayat adını vererek yaşayıp gittiğimiz hayatlarımız.
Firavunların karşına çıkacak Musa cesaretini kendimizde göremediğimiz, korkuyla örülü hayatlarımızla sahte kahramanlar yarattığımız korkak hayatlarımız. Kim dur diyecek bu sübyancılığa. Kim dur diyecek hayatları bitiren bu katillere. Kim dur diyecek çocuklarımızın yok olup giden hayatlarına. Bir kişi ama bir kişi lazım. Yok olup giden hayatları kendi hayatı gibi mukaddes sayıp, buna savaş açacak. Çocuklara hayat hakkı tanıyacak, çocukların çocuk kalmasını sağlayacak bir düzeni oluşturacak bir kişi lazım. Bir kişi. 1 kişi.
Bu düzeni değiştirmeye talip bir kişi.
Etiketi, ünvanı önemli olmayan bir kişi.
Sensin, benim,biziz yani hepimiziz.
Kandan, gözyaşından başka bir şey bırakamadığımız şu güzel dünyada bir yüreğe dokunmak, bir sese kulak vermek, bir düğümü çözmek bir kişiye, o 1 kişiye ihtiyaç var. O NEDEN SEN OLMAYASIN?