DinYaşam

Hazreti Ali Sadece Zülfikar mıdır?

Bugün sabah kalktığımdan bu tarafa Hz. Ali ile ilgili haberler alıyorum. Üç telefon görüşmesi yaptım ve üçünde de konu Hz. Ali idi. Gerek sünni gerekse alevi inanç sisteminde çok önemli bir yeri olan Hz. Ali ile ilgili yazmaya niyetlendim.
Beni takip edenler bilirler ki; parantez içinde açıklamalar ve dipnotlar kullanmam. Olabildiğince yalın ve olabildiğince en çok kullanılan sözcüklerle konuyu basit olarak anlatmayı tercih ederim.
“Ben ilim şehriyim Ali kapısıdır” sözü ile aslında Hz. Muhammed insan evladına ulaşılması gereken bilinç düzeyine hangi kapıdan girileceğini göstermiş oluyordu. Acaba bize Hz. Ali’yi gerektiği şekilde tanıttılar mı ya da biz Hz. Ali’yi çok iyi tanıyormuyuz? Bu konuyu anlayabilmemiz için bize sunulan standart bakış açısından başka bir yerden bakmamız gerekmektedir.

Hz. Ali dediğimizde karşımıza her zaman bir resim çıkar. O resimde sert bakışlı bir Ali figürü ve resmin altında da “Züfikar” ismi verilen kılıcı vardır. Neden biz Ali dendiğinde hep bu imaj ile karşılaşırız. İnsanlık için bir bilinç çıtası olan Hz. Ali bilincine bu resimdeki şekliyle baktığımızda ulaşamadığımız aşikar. Gerçekten Hz. Ali hep hayatında sadece zülfikar isimli kılıcıyla can alan bir kişi midir?

Zülfikar nedir hiç düşündük mü acaba?
O sadece çelikten yapılmış bir kılıç mıdır?
Zülfikar = Hak’tır.
Evet, o iki başlıdır.
O hem Celaldir, hem Cemaldir.
Kim neyi hak ediyorsa ona göre kullanılır.
Uhud savaşında Celal olarak , bir başka savaşta “yüzüne tüküren” kişiye Cemal olarak yansır.
Çünkü orada “Hak” değil, Ali vardır artık. O kılıcı kullandığı an “Hak Ali” olmaz, “Katil Ali” olur.
Zülfikar’ın iki başı aynı zamanda “Hasan ve Hüseyindir.
Zülfikar ile can alırken aynı zamanda Hasan ve Hüseyin’in canının alınacağını görüp teslim olabilmektir Ali olmak.
Ali “Hak” demektir.
Alevi inancındaki Hak- Muhammed- Ali üçlemesi hakikatin en hakikatidir.

Hz. Muhammed ile Hz. Ali’nin ortak bir çok özelliği vardır. Bunlardan en belirgin olanı her ikisi de ilk eşleri ölene kadar bir başka kadın ile evlenmemişlerdir. Yine her ikisinin ortak bir özelliği daha vardır. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e olan düşkünlükleri ve onlara olan sevgileri. Yüzyıllardır bize imaj olarak dayatılan Hz Ali’nin yanına neden bir Fatıma; Hasan ve Hüseyin figürü eklenmez de kılıcı gözümüzün içine sokulur. Bunu fark etmenizi tüm yüreğimle talep ediyorum.

Hz. Muhammedi bir kişilik olarak düşündüğümüzde ondan nasiplenmemiz mümkün değildir. Muhammed bilinci diye bir çıta vardır ve bu varoluşu tümden kucaklamak ile ilgili bir bakışı gerektirir. Bu bilincin geçiş kapısı Hz. Ali’dir. Ehl-i Beyt olmak soy bağı ile alakalı değildir. Ehl-i Beyt olmak can bağı ile alakalı bir durumdur. Muhammed bilincine ulaşmış her insan evladı “Ehl-i Beyt”tir. Miraca çıktığında kendinde her şeyi birleyen ve bütünden her yaratılmışı kucaklayabilen bilince “Muhammed Bilinci” denir. Bunun eğitimini her aşaması ile ilk alan Hz. Ali’dir.

Hz. Ali sert enerjiyi ve sevgi enerjisini yerinde kullanan bir karakterdir. Hz. Ali dendiğinde ilim değil de zülfikar aklımıza geliyorsa onu anlamamışız demektir. Zülfikar sadece “Hak” için çalışır. Sonsuzluğun kapısını aralayıp ileriye geçmek istiyorsak o kapıya boynumuzu teslim edeceğiz. O kapı aşk ve teslimiyet kapısıdır. O kapıdan geçtiğinde Muhammed bilinci seni yaradana teslim edecektir.

Ali; Muhammed bilincine çocuk masumiyeti ile teslim olmuş bilincin adıdır. Önce kendi hakkını kendine teslim et. Sonra Ali’nin çocuk masumiyeti ile teslim olduğu gibi teslim ol. O kapı bizi sonsuzluğun kucağına sevgiyle teslim edecektir. Ali yücedir ve o yücelerin yücesindedir. O yüce zirvelere tırmanmak istiyorsan can bağı ile ona bağlan.
Hak yolculuğunu hayırlı eylesin. (Amin)

İlgili içerikler
Yaşam

Türkiye Cumhuriyeti İlelebet Payidar Kalacaktır

Kişisel GelişimYaşam

Ölüm ve Doğum -3-

Kişisel GelişimYaşam

Ölüm ve Doğum -2-

Kişisel GelişimYaşam

Ölüm ve Doğum -1-

Paylaşımlardan anında haberdar olmak istiyorsan abone ol!