Gülen adam romanı Victor Hugo’nun muhteşem eserlerinden biridir. Kitabı bitirdiğinizde etkisinden kurtulamayacağınız kitaplardan biridir. Öykülerin arasında tarihi bazı anlatılar kitaptan sizi koparıyor gibi olsa da kitap bittiğinde hafızanızda muhteşem yer edecektir.
Nasıl ki Sefiller romanında Jan Valjan’ı unutamadıysanız bu romanda da Gwynplaine’i unutamayacaksınız.
Dünya edebiyat tarihinin unutulmazları arasında girmiş güçlü bir kaleme sahip Victor Hugo’nun anlatımıyla bu kitabı zevkle okuyacağınızdan eminim. Daldan dala konan bir kuş misali sizi konular arasında gezdirse de en sonunda dimağınızda muhteşem bir keyif bırakan Victor Hugo her zaman okunması gereken yazarlardan biridir.
Şimdi bu muhteşem kalemin hayatına göz gezdirelim ve ardından kitabı tanıtmaya başlayalım.
Victor Hugo kimdir?
Fransa tarihinin en çalkantılı zamanlarında dünyaya gelen Fransız şair ve yazar Vicctor Hugo 1802 yılında dünyaya geldi. Babası Napolyon ordusunda generaldi. Anne ve babasının arasındaki huzursuzluklar nedeniyle genellikle annesinden uzak kaldı ve babası ile beraber yaşadı. İlkokulu İspanya’da okudu.
Napolyon imparatorluğu kaybettikten sonra o ve ailesi için zor günler başladı. Bu yüzden Paris Hukuk Fakültesi’nde başladığı yüksek öğrenimine maddi sıkıntılar yüzünden devam edemedi ve ayrıldı. Kendini kitaplara ve şiire veren Victor Hugo ilk şiirlerini bu dönemde yazdı. Annesinin ölümünden sonra sefalete düşmekten yazdığı bu şiirler sayesinde kurtuldu.
XVIII.Lois onu bin frank aylığa bağlandı ve Chateaubriand’ın ilgisini çektikten sonra romantik akımı benimsedi ve bu sayede parlak bir kariyerin kapısını araladı. “Ceromwel” 1827’de, “Hernani” 1830 yıllarında Fransa’da büyük heyecan uyandırdı. 1831 yılında ilk romanı “Notre Dame’nın Kamburu”nu yazdı. Çok kısa sürede yazmasına rağmen bu kitabı da Fransa’da okunan eserler arasına girdi.
1831 ve 1941 yılları arasında çok sayıda şiir, piyes ve roman yazan Hugo, 1841’de Fransız Akademisi’ne seçildiğinde artık Fransa’da tanınan insanların arasındaki yerini almıştı. Bu yüzden 1848 İhtilali’nden sonra Louis Napolyon’u destekledi. Ancak Napolyon da imparatorluğunu ilan edince,
Fransayı terk etti ve yaklaşık 20 yıl Fransa’dan uzakta yaşadı. Channel adalarına yerleşti ve burada 1861 yılında yazdığı “Sefiller” onun en çok tanınan ve sevilen eseri olmuştur. Üçüncü Cumhuriyet kurulunca 20 yıl uzakta kaldığı ülkesine bir kahraman olarak geri döndü. Millet meclisine seçildi, ama politikadan çok edebiyatla ilgilenmeyi tercih etti. 1885’de öldüğünde, büyük bir törenle Pantheon’a gömüldü.
Gülen Adam romanının konusu ve anlatımı
Gülen adam romanının çok ilgi çekici ve sürükleyici bir konusu var. Yukarıda da ifade ettiğim gibi tarihi bazı anlatımlar sizi konudan uzaklaştırıyor hissi verse de süper bir roman. Çok akıcı bir anlatımı var. Kahramanların seçimi ve romanın içine yerleştirilişi muhteşem. Şimdi sizlere kitabımızın konusundan bahsedeyim.
Önce Ursus ve Homo ile tanışıyoruz. Ursuz tam bir filozof ve aynı zamanda şifacı, gösteriler yapan değişik bir adam. Homo ise onun kurt köpeğidir. İkisi beraber uzun yıllardır yaşamaktadırlar. Yaşadıkları evlerinin tekerleği vardır. Sıkıldıkları zaman evleri ile istedikleri yerde yaşamaktadırlar. Kompraçiko adı verilen bir çete vardır Londra’da. Çocuk kaçırmaktadırlar. Romanımızın bir diğer kahramanı Gwynplaine daha sonra Londra’dan sürgün edilen Kompraçikolarla beraber gitmiştir. Porlant limanında verdikleri bir molada kahramanımızı gemiye almazlar ve onu limanda bırakırlar.
Bunun üzerine ne yapacağını şaşıran Gwynplaine rast gele yürümeye başlar. Nasıl olsa önüne barınabileceği bir ev ya da karnını doyurabileceği bir yiyecek çıkacaktır. Uzun zaman yürür. Ne karşısına ev ne de yiyecek çıkmıştır. Günlerdir bu şekilde yaşamak için çabalamaktadır.
Gwynplaine bir sürpriz ile karşılaşıyor
Gwynplaine bir sürpriz ile karşılaşıyor tam da artık her şeyden umudunu kesmek üzereyken. Birden kulağına bir ses gelmeye başlar. Hiçbir şey görmemesine rağmen ses doğru gider. Karşısına bir kadın ve çocuk çıkar. Kadın soğuktan ölmüştür. Çocuk ise yaşamaktadır. Az ileride gördüğü köye ulaşabilseler kurtulacaklardır. Tüm gayretini ve gücünü toplayarak yanına çocuğu alarak köye ulaşır.
Çaldığı bütün kapılar açılmaz, birisi hariç. Kapısı açılan ev Ursus ve Homo’nun yaşadığı evdir. Ursus çocuğa süt verir, Gwynplaine’nin karnını doyurur ve onları uyutur.
Sabah uyandıklarında güneşin ışıkları Gwynplaine yüzünü ortaya çıkarmıştır. Gemide kendisinin de nasıl olduğunu bilmediği bir ameliyatla yüzü perişan olmuş durmadan gülen bir surat haline gelmiştir.
Bu iki çocukta zamanla büyür ve serpilirler. Kızın adını Dea koymuşlardır.Dea’nın gözleri kördür. Aynı zamanda bir senaryo yazarı olan Ursus yazdığı senaryolarla Gwynplaine’yi oyunlarında oynatarak para kazanmaya başlamıştır.
Londra Yolculuğu
Yapmış olduğu gösteriler duyulmaya başlamış ve Londra’ya gitmeye karar vermişlerdir. Dea, Homo ve Gwynplaine ve Urus beraber yola düşerler. Onları bir sürpriz daha beklemektedir. Denizde ortaya çıkan bir mektup ile Gwynplaine’in bir İngiliz soylusu olduğu öğrenilir. Yüzü kral tarafından o hale getirilmiştir.
Gwynplaine saraya yerleşir ve her şey değişir. Ursus’a onun öldüğü bilgisi verilir. Bunun üzerine Ursus, Dea ve Homo Londra’yı terk etmeye karar verirler. Ancak Dea Gwynplaine olmadan yaşayamamaktadır. Hastalanmış ve yatağa düşmüştür. Gwynplaine bir gece yarısı saraydan kaçarak onların gitmekte olduğu gemiye yetişir. Ancak Dea ölmek üzeredir ve son nefesini vermek üzeredir.
Dea’nın ölümü gerçekleştikten sonra Gwynplaine onun yokluğuna dayanamaz ve denize atlayarak intihar eder.
Ve son söz!
Ve son söz olarak okuduğum her kitaptan sonra kendi kendime şunları söylemişimdir. Her kitap bilmediğiniz bir zaman boyutuna pencere açan ve sizi oralarda gezdiren bir zaman makinesidir. Gülen Adam sizi 1800’lere götürecek ve romanın kahramanları ile yolculuğa çıkaracaktır.