Buralarda yitip giden çocuklarımıza ses olacağız. Olmaya devam edeceğiz. Onların sesi olacağız. Onların anlatamadıklarını biz anlatacağız. Bu ahlaksız kurumların kapatılması için nereden sesimiz duyulacaksa oraya ulaşacak ve oradan sesleneceğiz.
Geçen yıl Ümraniye’de Fıkıh Araştırmaları Derneğinde 20 çocuğumuza tecavüz edildiği haberleri ortaya çıktığında bir baba ama önce bir insan olarak utandım. Utandım, çünkü kuvvetli yapısı var diye övündüğümüz aile yapımızın çatır çatır çatladığını ve aslında, yapı diye bir şeyin kalmadığını gördüm. Bu konuda yapmış olduğum araştırmalarda son 10 yılda Türkiye’de utanılacak derecede vahim tabloların söz konusu olduğuna vakıf oldum.
Yine son yıllarda cehalet, taassup ve gericilik cesaretlendirildi. Sosyal hayatın içinde yaşama alanı buldu. Bu alanı kendilerine sağlanan ayrıcalıklar ile genişlettiler ve toplumun ahlaki yapısını ayaklar altına alan, insan onur ve haysiyetini hiçe sayan ahlaksızlıkları utanmazca sergilediler.
Fıkıh Der’ de gerçekleşen bu olaya gelene kadar ülkeyi yöneten insanların bu konularda yasal düzenlemeler yapmak, caydırıcı cezalar uygulamak yerine tam tersine bu ahlaksız yapının cesaretlenmesi için çeşitli adımlar attılar. Hiç sözü kıvırmadan net olarak söyleyelim. Gerek Ensar Vakfı, gerek Fıkıh Der, gerekse diğer okul, yurt ve pansiyonlarda taciz ve tecavüzlerin artmasını sağlayan yasal düzenlemeleri peşpeşe uygulamaya koydular.
En son bir tarikat şeyhinin 12 yaşındaki bir kıza tacizde bulunması ve bu tacizi meşrulaştıracak hatta biraz büyüsün sonra evlenmek de düşünülür diyecek ve hatta bunu kızın babasının yüzüne diyecek kadar pervasız ve utanmaz olmalarının altında yatan cesaret kendilerine bir şey olmayacağına inanmalarındandır.
Şimdi azıcık vicdan taşıyan bir insanın utançtan başını kaldıramayacağı acı tabloyu sizlere sunmak isterim. 2016 yılında hazırlanan Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre son 10 yılda çocuk istismarı raporları % 700 artmış. Avrupa’da en çok çocuk yaşta evlendirilen kız çocuğu oranında ilk sıradayız. İmam nikahı ile evlendirilen çocukların da olması nedeni ile bu sayının ne kadar olduğu tam olarak tespit edilemiyor.
Çocuk tecavüzlerinin sadece % 5 ‘i ortaya çıkıyor ve % 95’i gizli kalıyor. 2016 yılı rakamlarına göre son bir yılda 400 çocuk istismara uğradı. Son 10 yılda çocuk istismarı vakaları 300 bini geçti. Ne acıdır ki çocuklara istismarda bulunanların % 9’u çocukla aynı mekanda yaşıyorlar. Yani anne, baba, abi, kardeş ya da hoca, öğretmen.
Yine istismarcıların % 66’sı akraba, komşu gibi çocuğun tanıdığı kişiler. Adliyelerde ne yazık ki 4 tecavüz davasından birisi çocuk tecavüzü ya da tacizi ile ilgili.
Geleceğimizin teminatı çocuklarımızı daha hayata başlamadan ömrünün sonuna kadar yaşayacağı travma, psikolojik rahatsızlıklar ve sosyal hayata uyumsuzluk, utanma ve suçluluk duygusu gibi durumlarla başbaşa bırakan bu durumun sorumlularını deşifre etme vakti gelmiştir.
1- Anne ve Babalar. 2020 yılını bitirmek üzere olduğumuz şu günlerde her türlü teknik donanıma, yazılı ve görsel materyale ulaşma imkanı varken çocuklarını merdiven altı kurslarına, tarikat yuvalarına teslim eden anne ve babalar bu sıralamanın ilk basamağındadır. Hangi inançtan olursa olsun evlatlarının ruh ve fizik sağlığını korumak ailesinin görevidir.
2- 5 – 6 yaşlarındaki çocuklarla evlenilebilir fetvası veren din adamı kisvesi altında görev yapan pedofili sapıklar ve onların sahip olduğu zihniyet. Bu zihniyetin beslendiği en verimli alan dindir. Çünkü din öğretiyoruz diye sistemden aldıkları cesaretle açmış oldukları kurs ve yurtlarda çocuklara tuzak hazırlamak kolay olmaktadır. Buralar özellikle dini kurum ve vakıflar oldukları için denetimden uzak olmaktadırlar.
3- Hükümetler yani siyasi erk. Bu konuda en önemli cazdırıcı güç aslında kanun hazırlayıcı olması gerekirken, kanunları çocuklarımızın geleceğini karartmak üzere düzenleyen siyasi iktidar.
Merdiven altı tarikat yuvalarını, dini cemaatlerin yurt ve pansiyon açmalarını cesaretlendiren karar 2004 yılında alındı. 2004 yılına gelene kadar din eğitim adı altında yurt açmak ve işletmek medeni kanuna göre olanaksızdı. Bu konuda yasayı delenler olursa hemen kapatılıyor ve bu yüzden bazı istisnalar haricinde toplumun genelini rahatsız eden bir durum olmasına engel olunuyordu. Bu çeşit kurs ve yurt açanlara caydırıcı cezalar veriliyordu.
2005 yılında AKP iktidarı çıkardığı bir yasa ile verilen cezada indirime gitti. Üstelik bu sapık zihniyetli insanları cesaretlendirecek çok önemli bir konuyu da kanunun içine sıkıştırdı. 3 aydan bir yıla kadar verilen bu mahkumiyet kararının paraya çevrilmesine karar verdi. İşte buradan sonra her şey kontrolden çıktı. Kısaca bu kanun ile kapatma işlemi fiilen bitmiş oldu. Her hangi bir durum olduğunda verilen para cezası ödeniyor ve işlem sona eriyordu. Pedagojik formasyondan sanki haberleri yokmuş gibi çocuklarımızı rastgele insanların eline teslim eden bu kanun aynı zamanda nereden bulunduğu ve hangi eğitimi aldığı bilinmeyen öğreticileri bu kanun kapsamından çıkardı ve sadece işletme sahibine ceza kesildi.
4- Bireysel eğitim metodundan vazgeçilmeli ve Kur’an Kursu ve diğer kurslarda toplu eğitim uygulanmalıdır. Hafızlık yapan çocuklarımız dahil hiçbir evladımızın hocası ile başbaşa kalacağı özel bir eğitim modeli kesinlikle yasaklanmalıdır.
Özellikle bu kanunu çıkaranlar 2009 yılından sonra önü alınamaz bir şekilde yerden mantar biter gibi biten bu yurtlar denetimden uzak, kapalı kapılar ardında ve izbe odalarda çocuklarımızı, karanlık emellerine esir olmuş insanların eline terk etti. Son bir hamle daha yapılarak 2013 yılından itibaren para cezası da ortadan kaldırıldı.
Ensar vakfı ile başlayan ve Fıkıh Der ile sadece kamuoyuna yansıyan hali ile haberdar olduğumuz aslında aysbergin altında çok daha korkunç olayların yaşandığı bu pedofili yuvalarını bugünkü utanılacak hale getiren bugünkü iktidardır. Çünkü çıkardığı yasalar ile bu pedofili yuvalarını yasadışı olmaktan çıkarıp yasal hale getirmiştir.
Belki bireysel olarak bu durumlara üzülen insanlar çıkarmış oldukları yasalar ile aslında bu utanç kurumlarının yaşaması için zemin hazırlamışlardır. En kısa zamanda bu tarikat ve cemaat yurtlarının, Kur’an kurslarının, anaokulu kılıfı altında açılan sübyan mekteplerinin hemen kapatılması gerekmektedir. Bunun ile yetinilmeyerek bu kurumları yasal zemine oturtup, buralarda hukuksuz iş yapanların bir daha sosyal hayatta toplumsal her hangi bir kurumun işletmesini alamayacak ciddi cezalara çarptırılmaları gerekir.
Bu vakalar ortaya çıkanlardan çok daha fazladır. Buralarda yitip giden çocuklarımıza ses olacağız. Olmaya devam edeceğiz. Onların sesi olacağız. Onların anlatamadıklarını biz anlatacağız. Bu ahlaksız kurumların kapatılması için nereden sesimiz duyulacaksa oraya ulaşacak ve oradan sesleneceğiz.
Ve son olarak bu sapıklara ve bu sapıkları cesaretlendirenlere korkmadan sesleniyoruz.
“Bir ülkede şerefliler de en az şerefsizler kadar cesur olmadıkça, o ülke asla düzelemez”