Bizim cesaretimiz Tanrı’ya kafa tutmak değildir.
Tam tersine…
Bizim cesaretimiz insanın kendi olmadan ayağa kalkamayacağını bilmemizdendir.
Bizim cesaretimiz Tanrı‘ya kafa tutmak değildir.
Tam tersine…
Bizim cesaretimiz insanın kendi olmadan ayağa kalkamayacağını bilmemizdendir.
Bizi Allahsız ilan edenlerin arkasına saklandıkları bütün kutsalları biliriz.
İşte biz o kutsalların arkasından çıkarak kendi kimliğimiz ile yaşama cesaretini gösterdik.
Vatanı severiz ama vatanın arkasına saklanmayız.
İnsanların inançlarına karışmayız ama inançların arkasına sığınarak cennet pazarlamayız.
Bizim arkasına saklandığımız tek bir kutsalımız yoktur.
Makamların, patronların ve kuru kalabalıkların bizi korkutamaması ondandır.
Güç elinde olanın yanında saf tutmayışımız, inadına zayıftan yana olmamız hep adalet deyişimiz ondandır.
Topraktan gelip, toprağa gittiğimizde birken bin olarak geri döneceğimizden hiç kuşkumuz olmadı.
…
Biz cesaretle kafa tutmak arasındaki farkı çok iyi biliriz.
Cesaretliyiz çünkü arkasına saklandığımız hiçbir şey yok.
Düşüncemize, bilincimize ve farkındalığımıza güveniriz. Çünkü onları sürekli günceller, dipdiri ve canlı tutarız.
Boynuna ilmek atılamayan ve sürü yapılıp güdülemeyen olmamız bundandır.
Bir saltanat sofrasında göremezsin ama hayatın içinde görebilirsin.
Biz sokaktayız ve sokakları severiz. Hayat dört duvar arasında değil, sokaklarda akıp gider.
Biz sevmenin tadına vardık.
Bizim cesaretimiz Tanrıya ya da sisteme kafa tutmak değildir.
Tam tersine…
Bizim cesaretimiz yaşama değer üretmekten gelir.
Bizim için ibadet yaşadığımız şu dünyaya nefes aldırmaktır.
Biz sonsuzluktan nefes alıp veririz
Ve biz kimseden bir şey istemeyiz.
Biz sadece yaşarız
Güzelde yaşarız.
Biz yaşarken alışveriş yapmayız.
Biz sadece severiz.