Site icon Mehmet Tekeci

Peynir ve Kurtlar ile İnanç ve Düşünce Dünyanızı Sorgulayacaksınız

Peynir ve Kurtlar konusu itibariyle tadı damağımda kalan bir kitap.
Muhteşem konusu var. Kendi dünyasını kuran bir değirmenci kahramanımız.
Kendi düşünsel ve inanç dünyasını ayağı yere basan argümanlarla oluşturmuş ve bunu engizisyon gibi çok katı bir mahkemenin huzurunda söylemekten çekinmemiş bir kişi o. Giordano Bruno ile aynı dönemde engizisyonda yargılanan ve idam edilen değirmenci üzerinden elde kalan belgelerle zamanın olaylarına ışık tutuyor.

Teoloji ve tarih seviyorsanız kaçırmayacağınız bir kitap. Her zaman mevcut sisteme kuvvetli deliller ile başkaldırmış insanlar ve olaylar dikkatimi çekmiştir. Kısıtlı da olsa elindeki olanakları en verimli şekilde kullanıp sisteme teslim olmayı reddeden insanlar aslında varlığın devamı için hayatlarını feda eden insanlar.

İşte elinizdeki bu kitap yaşadığı köyden dışarı çıkmamış ama bildikleri ile kendi dünyasını oluşturmuş harika kişilik. Değirmenci Menocchio’a geçmeden önce kitabımızın yazarını tanıyalım ve kitabımızın tanıtımına geçelim.

Carlo Ginzburg kimdir?

Carlo Ginzbur 15 Nisan 1939 yılında İtalya’nın Toronto şehrinde doğdu. Tanınmış bir tarihçidir. Bologna Üniversitesi’nde uzun yıllar öğretim üyeliğini takiben, Kaliforniya Üniversitesi’nde İtalyan Rönesansı Araştırmaları profesörü olarak çalışmıştır. Bugün genellikle ‘mikro tarih” diye adlandırılan çalışmanın öncülerindendir.

1979 yılında eski  Papa II: Jean Poul’den engizisyon mahkeme belgelerine ulaşma izni verilmesini resmen talep etti. Bu istek üzerine sınırlı sayıda akademisyenlere bu arşive erişim izni verildi ve kısıtlı da olsa bu belgelerden faydalanma olanağı yakaladı.

Balzan ödülüne 2010 yılında layık görüldü ve Amerikan felsefe Derneğine 2013 yılında Uluslararası üye olarak seçildi. Peynir ve Kurtlar, Ginzburg’un Türkçedeki ilk kitabı olmanın yanı sıra, yazarın tarih yönteminin en belirgin örneği olmasıyla da önem taşımaktadır.

Peynir ve Kurtlar kitabının konusu

Zaman 16. Yüzyılın sonlarıdır. İtalya’nın bir dağ köyünde Menocchio adında bir değirmenci yaşamaktadır. Bu değirmenci köyünden dışarı çıkmamıştır. Değirmenci ulaştığı sınırlı kaynaklarla kendi dünyasını oluşturmayı başarmış bir kişiliktir.

Bu zamana kadar birkaç kitap okumuştur ve bunların çoğu tesadüfi olarak karşısına çıkmış kitaplardır. Menocchio okuduğu kitapları kelimesine varana kadar analiz etmiş ve düşünsel bir dünya oluşturmuştur. Düşünce dünyası Katolik inancına çok ters gelmektedir.

Düşüncelerini açıklamaktan korkmayan Menocchio’nun fikirleri sapkın fikir olarak görülmeye başlanmış ve engizisyona kadar gitmiştir. Engizisyonda piskopos vekili tarafından sorgulanmaya başlanmıştır.

Menocchio’nun görüşleri

Menocchio’nun görüşleri enteresandır. Engizisyonda Tanrı ile ilgili görüşleri sorulur. “Tanrının küçük bir nefes olduğunu ve insan onu nasıl hayal ederse Tanrı’nın o olduğunu söylemiştir.

Evren hakkındaki görüşleri ise çok enteresandır. Evrenin bir kaostan oluştuğunu belirten Menocchio; toprak, hava, su ve ateşin birbirine karışarak tıpkı sütün içinden peynirin çıkması ve içinde kurtların oluşması gibi varlıkların oluştuğunu ve Tanrının onlara akıl verdiğini söyler.
Bu görüşü aslında kitabında ismine ilham kaynağı olmuştur.

Menocchio gibiler “Dinsel sapkın” olarak toplumdan dışlanarak cezalandırılıyorlardı.

Din hakkındaki görüşleri sorulduğunda çok sert cevaplar vermişti.
“Siz papazlar ve keşişler, sizler Tanrıdan daha çok şey bilmek istiyorsunuz. Şeytan gibisiniz. Yeryüzünde Tanrı olmaya kalkıyorsunuz. Şeytanın izinden giderek Tanrı kadar bilmek istiyorsunuz. Aslında bir insan ne kadar çok şey bildiğini iddia ediyorsa o kadar az şey biliyordur. Vaftiz dahil bütün kutsalları reddettiğini söyler ve bunları insanlığın ticari malları olarak belirtir. Onun düşüncesine göre Tanrı’nın sisteminde bütün üyelerin eşit olduğu bir sistem vardır.

Engizisyon süreci uzatabildiği kadar uzatıyordu. Onun okuduğu kitapların arasında Kur’an da vardı. Onun içindeki cennet tasvirlerinin kafasındaki eşitlikçi sisteme çok uygun olduğunu söylüyordu. Kur’andaki tasvirlere göre cenneti bir şölen ve içindekileri adil bir toplum olarak düşünüyordu.

İdam kararı

Mahkeme süreci devam ettikçe Menocchio’nun direnci kırıldı ve hata yaptığını söyleyerek engizisyondan affını istedi Ancak dışarı çıktığında görüşlerini her yerde anlatmaya devam etti. Şikayetler başlayınca masrafları çocukları tarafından karşılanmak şartıyla hapse atıldı.

Engizisyonun bile dize getiremediği köylü olarak ünü her tarafa yayıldı. Baskılara daha fazla dayanamayan engizisyon mahkemesi onu idama mahkum etti.

Ve son söz!

Menocchio aslında hepimiz gibiydi. Ancak o farklı düşünüyor ve düşündüklerini konuşuyordu. Elindeki kısıtlı imkanlarla okuduğu kitaplarla kendine farklı bir inanç ve düşünce dünyası kurmuştu. Bunların üzerinde yapmış olduğu çıkarımlarla engizisyonu bile dize getirmişti.

Menocchio’dan nerede ise 500 yıl sonra kendi inanç ve düşünce dünyasını oluşturamamış başkalarının düşünceleri ile var olduğunu zanneden kitlelerin çokluğunu gördükçe Menocchio gibi beyinlerin ne kadar değerli olduklarını daha iyi anlıyoruz.

Şunu artık iyice anlamalıyız ki birbirimizi anlamamız, birbirimize temas etmemiz ve birbirimizin farklı fikirlerine tahammül etmeyi öğrenmeliyiz. Bu kitap o yüzden benim için çok değerliydi. Umarım sizde aynını düşünürsünüz.









Exit mobile version