Site icon Mehmet Tekeci

Mustafa Öztürk Gerçeğine Farklı Bir Pencereden Bakış

Mustafa Öztürk gerçeği bu ülkenin akademik çalışmalara bakışını çok net olarak ortaya koyması bakımından manidardır. Ne yazık ki, akademik çalışmaları bile kendi, inancına uyup uymamasıyla kıyaslayan bir ülkede beyin yolu ile devrim gerçekleştirmek ya da bilinç sıçraması yapmak mümkün değildir. Gerek beni sosyal medyadan takip edenler ve gerekse web sitede yazmış olduğum yazılardan tanıyanlar çok iyi bilirler ki, Farsça, Arapça, Türkçe kelime hazinesine sahip olmama rağmen sıradan cümlelerle yazılarımı yazarım. Üçüncüsü yakında çıkacak kitaplarımda da kullandığım dil bu minvaldedir. O yüzden akademik kimliğine saygı duyduğum ve bence çok büyük haksızlıklara uğramış değerli bir insan olan Mustafa Öztürk hakkında birkaç cümlede ben etmeliyim.

Emekliliğini isteyip yurtdışına çıktığında kısmen de olsa üzüntülerimi belirttiğim bu akademisyen düşünürümüz ne yazık ki söylemek istediklerinin yerine, biz neresinden anlıyoruz noktasında değerlendirilmiştir. Mustafa Öztürk bir defa cesur bir adam. Ben cesur insanları korkusuz olarak kabul etmem. Korkusuzluk aslında korkunun diğer uç boyutudur. Cesur adam korktuğu halde yolundan dönmeyen adamdır. Bu anlamda ülkemizde var olan çok önemli tabuların üzerine korkusuzca akademisyen kimliği ile gitmiş ve çokta başarılı olmuştur.

Üslup

Üslup konusu hep gündeme getiriliyor durmadan…
Ağzından çıkacak binlerce kelimenin içinden cımbızla çekilmek için hazır pusuda beklenilen bir insanın siz fiziksel ya da ruhsal olarak rahat mı olduğunu zannediyorsunuz? Hayır, hiç de rahat değildi, ona rağmen çok cesurca hamleler yaptı ve beyinlerde oluşan yüzlerce sorunun cevabının peşine düşürdü insanları.  Bu detay gibi görünen ama çok önemli bir özellikti.

Mustafa Öztürk aynı zamanda kötü niyetli bir insan değildi. Manipüle etmek için hiçbir görüş ortaya koymadı. O akademisyen olarak olabildiğince anlaşılabilir bir üslupla anlattı ve yazdı her şeyi. Yukarıda belirttiğim gibi bunu manipüle edenler bu konuşmaların ve yazıların içinden cımbızla kelime seçenlerdi. Bu oyun tarih boyunca sergilenmiştir ve başarılı da olmuştur. Ancak bu oyunu oynayanların bugün tarih sahnesinde çöp kadar hükümleri yoktur. Bu yüzelli dakikalık uzun metrajlı bir filmin içinden tek bir kareyi kötü diye etiketleyip bunun üzerinden bütün filmi çöpe atmaya benziyor.Ankebut 2’de “Sizler iman ettik diyerek sınanmadan kurtulabileceğinizi mi zannediyorsunuz?” diyen bir kitabın inananlarına aslında Mustafa Öztürk; “Kendinize gelin, sorgulamadan, mevcut inançlarınızı vicdan terazinizde tartıp değerlendirmeden, sadece inandım demenin yetmeyeceğini değişik üslupla anlatmaya çalışmıştır. O halde Mustafa Öztürk’e reva görülen bu engizisyon neyin nesidir?

Engizisyon

Bir insanı yok etmek için engizisyon mahkemesine çıkarmanıza gerek yoktur. Hatta giyotinin altında kellesini koparmaya da gerek yoktur. Beyninize başkaları tarafından inanç diye doldurulan çöp yığınları ile gerçeğin sesini duymamak için elinizdeki bilgilere vahiy gibi sarılıp, o bilgileri sorgulamaya kapatmak ve sorgulayanları yanınıza aldığınız zihinleri çöple dolu insanlarla canlı canlı aforoz etmek yeterlidir. Mustafa Öztürk’e yapılan budur.

Birçok videosunu seyrettim. Birçok makalesini okudum. Çok az istisna haricinde onun üslubunda da sorun olduğunu düşünmüyorum. Mustafa Öztürk akıllı bir adam ve aklı başında bir adam. Yani aklını nasıl, nerede ve ne şekilde kullanacağını çok iyi biliyordu. Aklını kullanamayanları çileden çıkaran buydu aslında…

Akademik kimliğini dahi siyasi erkin desteği ile almış bir kitlenin içinde Mustafa Öztürk çok bile yaşadı aslında. Dünyadaki 500 üniversite içinde tek bir üniversitesi dahi olmayan bir ülkede Mustafa Öztürk aslında ucuz kurtuldu. Yaşadığı stres, gerginlik ile bir şekilde vücudunun verdiği tepkiden ortaya çıkacak ya da çıkmış hastalıklar akademik emeğinin bedeli olsa gerek. Böyle bir ülkede aferin alacak hali yoktu galiba, bunu da en çok o biliyordur.

Sondan bir önce

Sondan bir önce yapılacak tek şey bu ülkede bedel ödemeden hiçbir şeyi düzeltme şansınızın olmadığını öğrenmeniz olacaktır. Ya oturup maaşınızı alacak ve dersinizi anlatıyormuş, kitabınızı yazıyormuş gibi yapacaksınız. Ya da bedel ödemeyi göze alıp beyinleri silkeleyerek örümceklerin dökülmesini sağlayacaksınız. Mustafa Öztürk bunu yapmaya çalışmıştı. Etten ve kemikten bir insan olarak onun da bir tahammül sınırı vardı ve o sınıra gelindiğinde ellerini kaldırıp teslim oldu.

Mustafa Öztürk gibi insanlardan teolojik ve akademik olarak bu ülkenin alacağı daha çok şey var. Umarım bunu görüp son nefesine kadar bu muhteşem beyinden istifade ederler. Kendisini tanımam ve hiçbir konferansına gitmedim. Ancak çok yakından takip ediyordum. Böyle bir analitik beynin ortaya koyduğu bütün argümanlar bir köşeye atılacak ya da görülmeyecek şeyler değildir. Umarım bu beyin bu ülke için çalışmaya devam eder.






Exit mobile version