Günahın Üç Rengi kitabına geçmeden önce bu konuda belirtmem gereken kısa bir konu var. Psikiyatri biliminin son yıllarda ülkemizde önemi anlaşılmaya başlandı. Kişisel gelişime merak sardığım yıllarda psikoloji’de ilgi alanıma girmişti. Psikoloji ve Psikiyatri aynı kaynaktan beslenseler de farklı bilim kollarıdır. Çoğumuz –ki ben de öyleydim- Psikolog ile Psikiyatrist’i aynı işi yapıyor zannederdim. Bu konuda yanıldığımı kişisel gelişime merak saldığım yıllarda psikoloji ilgi alanıma girince öğrendim.
Kısaca bu iki mesleği icra eden hekimleri şu şekilde tanımlayabiliriz.
Psikiyatrist, ruh ve sinir hastalıklarının teşhisini koyan ve tedaviyi uygulayan uzman doktordur. Psikolog ise bireyin zihin ve davranışlarını bilimsel yöntemlere dayanarak sistematik bir biçimde inceleyen kişidir. Ülkemizde son yıllarda Psikiyatris Gülseren (Kavas) Budayıcıoğlu’nun hastaları ile ilgili yaşadıklarını anlattığı eserler önplana çıkmaya ve ilgi görmeye başladı. Hatta yazdığı bazı kitaplar dizi senaryosu yapıldı ve çok ilgi gördü. Bugün sizlerle “Günahın Üç Rengi” kitabını inceleyeceğiz.
Kitaba geçmeden önce yazarımız kimdir tanımaya çalışalım.
Gülseren Budayıcıoğlu kimdir?
Yazdıkları kitaplar ile okuyucunun beğenisini kazanmış psikiyatr Gülseren Budayıcıoğlu Ankara’da 1947 yılında dünyaya geldi. Devlet memuru bir babanın kızıdır.
İlkokulu bitirdikten sonra TED Ankara Koleji’ne girdi ve sonrasında da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Üniversite yıllarında TRT’nin açtığı spikerlik sınavlarını kazanarak Ankara Radyosunda çalışmaya başladı. TRT televizyonunun yayına başlaması ile anons spikerliği yaptı ve eğlence programlarını sundu.
Okulunu bitirdikten sonra doktor oldu ve TRT’den ayrıldı, okul yıllarında tanıştığı Aydın Bey ile evlendi. Psikiyatri alanında kendini geliştirmek isteyen yazarımız Hacettepe Üniversitesi psikiyatri alanında eğitimine başladı.
İhtisasını tamamlayan Budayıcıoğlu aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak kaldı. Daha sonra Hacettepe’deki görevinden istifa ederek, kendi muayenehanesini açtı. 2005 yılında yoğun ilgi üzerine muayenehanesini kapatıp “Madalyon Psikiyatri kliniğini” kurdu. 2007 yılında eşini kaybeden Budayıcıoğlu 2012 yılında Psikiyatri Merkezinin İstanbul şubesini kurdu.
Bu zamana kadar yazdığı eserler şunlardır. 2008 – Günahın Üç Rengi: Madalyonun Öteki Yüzü, 2011 – Hayata Dön, 2015 – Kral Kaybederse, 2020 – Madalyonun İçi: Bir Psikiyatrin Not Defteri
Günahın Üç Rengi konusu ve anlatımı
Kitabı okumaya başlayıp ilerlediğinizde psikiyatri biliminin ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. İnsanların kimseye söyleyemediği sırlarını anlatarak adeta yeniden nefes almaya başladıklarına şahit oluyorsunuz.
Günahın Üç Rengi kitabı gerçekten çok kolay okunan bir kitap. Kitabın anlatımı çok akıcı ve o yüzden kitabı okurken sıkılmıyorsunuz. Kitapta genç ve yakışıklı “mazoşist” bir genç olan Salih ile tanışacaksınız. Salih çektiği acılardan zevk alan ve ölüm yaklaştıkça bu doyumu zirve yapan bir kişi.
Yaşlı, şişman ve zengin bir işadamının cinsel tercihlerinden dolayı varoşlarda kasketli erkek arayışı ve onlardan beklediği yakınlık.
Üç kuşak devam eden fahişelik mesleğinin kadınların dünyalarında oluşturduğu yıkımlar ve o dünyayı paramparça edişi.
Meliha karakterini okuduğunuzda Meliha ile beraber yüreğinizden cehennem ateşi gibi yakıcı feryat ederek ona eşlik edeceksiniz. O ne kadar sakınırsa sakın, bunu kendinden saklarsa saklasın üç nesil fahişelik yapan bir aileden geliyor.
Hayat fahişe bir anneden onu dünya ile tanıştırıyor, kız kardeşi onları kimseye muhtaç etmemek için fahişelik yapıyor ve kızı…
Kitabı okuduğunuzda hayatın içinde nefes alabilmek için bir ailenin çırpınışlarını okuyacaksınız.
Salih’in öyküsü ile bir gencin acı içinde yaşadığı hayattan yavaş yavaş ölüme giderken duyduğu zevki okurken yüreğiniz dağlanacak.
Hayatın, hayatlarımıza koyduğu,işaretleri ve acımasız yol güzergahlarına şahit olacaksınız.
Yaşını başını almış zengin, varlıklı bir iş adamın cinsel tercihi ile peşine düştüğü arayışların öyküsünü kah üzülerek, kah hayret ederek okuyacaksınız ve hayatın içindeki bambaşka yüzlerle tanışacaksınız.
Ve son söz!
Ve son söz olarak şunu belirtebilirim.
Gülseren Budayıcıoğlu’nun yazdığı kitaplar okur tarafından karşılık bulmuş kitaplar. Bunun bir sebebinin ülkemizde ruhsal konulara ilgi ile açıklayabildiğimiz gibi aslında toplumumuzun ruhsal konularda ciddi bir girdabın içinde oradan oraya savrulduğuna inkar etmemiz mümkün değildir.
Daha önceleri kapalı kapılar ardında çekilen acılar psikiyatri ve psikoloji ilimlerinin gelişmesi ile tam olmasa da ortaya çıkmaya başladı. Bu konuda insanımızın yaşamış oldukları travmatik hayatları onarmak adına psikiyatrist doktorlarımızı çok önemsiyorum.
Bu yüzden Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitapları gerçekten sizi içine alan hikayeler ile dolu. Aslında biz, kendimiz ile yüzleşiyoruz. Kimbilir etrafımızda kaç tane Salih, işadamı ya da Meliha var.
Bazı bölümleri dizilere de konu olmuş yazarın kitaplarını okumak size farklı bir dünyanın kapısını aralayacaktır.