Ağrı Dağı Efsanesi Yaşar Kemal’in kaleminden çıkmış harika eserlerden bir tanesidir. Her eserinde olduğu gibi Yaşar Kemal bu eserinde de destansı anlatımını sürdürmüştür. Romanı elinize aldığınız andan itibaren anlatımın büyüsüne kapılmamanız mümkün değil. Yörenin kültürünü de çok iyi bilen yazar, destansı anlatımı ile konuyu o kadar güzel harmanlamış ki, adeta son sayfasına kadar elinizden bırakmak istemediğiniz ve bitmesin istediğiniz bir kitap yazmış.
Türk edebiyatına abide eserler kazandırmış Yaşar Kemal’in bütün eserlerinde diğerlerinden onları ayıran farklı bir tadın ya da ruhun olduğunu hissediyorsunuz. Sanki Yaşar Kemal’i okurken bir destan okuduğunuzu zannediyorsunuz. Yazar sizi alıp adeta romanın içine sokuyor ve siz roman kahramanlarından biri oluyorsunuz. Bu size abartı gibi gelebilir. Yaşar Kemal okumak bir destanın gizemli kahramanlarından biri olmaktır.
Usta kalem Yaşar Kemal’i tanıyarak, Ağrı Dağı Efsanesi’ni anlatmaya başlayalım.
Yaşar Kemal Kimdir.
Yaşar Kemal aslında başka bir kimlikle dünyaya geldi. Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan yazarımız 1923 yılında Adana’nın Osmaniye İlçesi’ne bağlı Hemite Köyü’nde doğdu. Daha ortaokul çağlarında halk kültürüne sardığı meraktan dolayı folklor derlemeleri yapmaya başladı. Adana Halkevi’nin yayını olan “Görüşler Dergisi” nde şiirleri yayınlanmaya başlandı. Hayat şartlarının zorlaması neticesinde ortaokulun son sınıfından ayrılarak; ırgatlık, amelebaşılık, , su bekçiliği, arzuhalcilik, kütüphane memurluğu gibi işlerde çalıştı. Buna rağmen ara ara Ülke, Kovan, Millet, Beşpınar Dergilerinde, şiirleri yayınlandı. 1951 yılında İstanbul’a yerleşti ve Cumhuriyet Gazetesi’nde çalışmaya başladı. “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” başlıklı röportajıyla, Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı ödülünü kazandı.
1952 yılında “Sarı Sıcak” isimli öykü kitabını çıkardı. “İnce Memed” 1955 yılında çıktı, bu onun ilk romanı idi. Yaklaşık 30 yıl içinde öykü, roman ve makalelerinden 30’dan fazla eseri yayınlandı. “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı’nı kazandı. “Demirciler Çarşısı Cinayeti” 1974 yılında Madaralı Roman Ödülü’nü aldı.
“Yer Demir Gök Bakır” Fransa’da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. Del Duca Ödülü’ne 1982 yılında layık görülen Yaşar Kemal, 1984 yılında Fransa’ nın Légion D’Honneur Nişanı’nı aldı. Eserlerinde Anadolu insanının yaşamını, kültürünü, acılarını ve alınterini yazdı. Eserleri 25 ayrı dilde yayınlanan usta yazarımız 28 Şubat 2015 yılında vefat etti.
Ağrı Dağı Efsanesi’nin konusu ve anlatımı.
Günlerden bir gün Ahmet isimli gencin evinin önüne bir at gelir. At sahipsizdir. O yörenin geleneklerine göre Ahmet atı sahiplenmek ister. O yörede bulunan ileri gelenlere danışır ve atı Ahmet’in sahiplenmeden önce üç defa salmasını, eğer at geri gelirse onun olacağına karar verilir. At her defasında Ahmet’in kapısının önüne kadar gelmiştir ve bunun üzerine atı Ahmet sahiplenir.
Ne yazık ki at o zamanın ünlü paşası Mahmut Han’ındır. Atının Ahmet’te olduğunu öğrenir ve atını geri ister. Ahmet atın kendisinin olduğunu, atın kendisine Allahtan bir hediye olduğunu ve atı vermeyeceğini paşaya söyler.
Paşa töreleri hiçe sayarak ve gururuna yenik düşerek Ağrı yöresine gelir. Ahmet’i bulamaz ancak halk Ahmet’in haklı olduğunu söyleyerek onun arkasında durur. Paşa Ahmet’i bulması için Musa beyi gönderir. Musa bey Ahmet’i ikna ederek paşanın sarayına gelirler. Ahmet yine atı geri vermeyi reddedince paşa Musa bey ve Ahmet’i zindana attırır. Zindanda Sofi isminde çok iyi kaval çalan biri vardır ve paşanın kızı Gülbahar onu dinlemeye gizli gizli dinlemek için zindana inmektedir.
Zindancı başı Memo Gülbahar’a aşık olmuştur. Bir gün yine Sofi’yi dinlemeye gelen Gülbahar Ahmet’i zindanda görür ve aşık olur. Bir tutam saçını vermek şartıyla kendisine aşık olan Memo’yu ikna eder ve Ahmet ile kaçarlar. Memo, paşa tarafından öldürülmüştür ve Ahmet’i öldürmek için peşine düşer. Ancak halk Ahmet’in arkasında durmaktadır. Çıkacak bir isyandan korkan paşa Ağrı dağının tepesine çıkıp bir ateş yakması halinde Ahmet’i affedeceğini ve kızını ona vereceğini söyler.
Ahmet denileni yapar ve Ağrı dağının tepesine ateş yakar ve Gülbahar’ı alır. Ancak Ahmet çok neşesiz ve mutsuzdur. Ahmet zindanda nasıl kurtulduklarını merak etmektedir ve bunu Gülbahar’a sorar. O da bütün gerçeği kendisine anlatır. Bunu gururuna yediremeyen Ahmet, Gülbahar’ın gözü önünde Küp Gölü’nün sularının içinde kaybolup gider.
Ve Son Söz!
Son söz olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Yaşar Kemal’in hangi eserini okursanız okuyun, usta bir kalemin destansı anlatımı ile karşı karşıya kalacaksınız. Bu toprakların sevincini, bu toprakların acısını ve bu toprakların feryadı okuyacaksınız.