Site icon Mehmet Tekeci

Uğultulu Tepeler İle Emily Bronte’nin Muhteşem Kalemiyle Tanışın.

Uğultulu Tepeler kitabı ile kısa bir aradan sonra tekrar kitap tanıtımlarına kaldığımız yerden devam ediyoruz. Emily Bronte’nin kaleminden çıkan bu güzel kitabı sizlere şair dostum Özgür Köktürk’ün kaleminden tanıtacağım.
Kitabın içinde ilginizi çekecek çok vurucu cümleler ile karşılaşacaksınız. Bu da kitabı okumanızı kolaylaştıran etkenlerden biri olacak.
Şimdi kitabın yazarını tanıyarak Özgür KÖKtürk’ün kaleminden tanıtıma geçelim.

Emily Bronte kimdir?

Emily Jane Bronte  İngiltere’de 30 Temmuz 1818 yılında doğmuştur.

Ailenin ortanca çocuğudur. Kaleme aldığı tek eser olan bu kitap klasikler arasında önemli bir yere sahiptir. Annesinin ölümünden sonra kardeşleri ile beraber kaldı ve hayatlarını hayaller üzerine inşa etti. Hayalinde kardeşleri ile gitmek ve yapmak istediği şeyleri görebilirsiniz.

Brüksel’e gitmiş ve orada özel bir okula devam etmiştir. Emily Bronte şiir okumayı çok sevmekteydi. Edebiyata şiir ile başlayan Emily yeteneğini ailesine kanıtladıktan sonra kardeşleri ile birlikte bir şiir kitabı yayınlandı.

Kadın yazarlar İngiltere’de kabul görmediği için yazılarını erkek mahlası ile yazmıştır. Ellis Bell kullandığı mahlaslardandı

Uğultulu Tepeler 3 ciltlik bir setin ilk ikisini oluşturuyordu. Romanındaki yenilikçi yapı edebiyat eleştirmenleri oldukça şaşırtmıştı. İlk yayınlandığında çeşitli eleştirilere maruz kalan eser zaman için bir İngiliz klasiği haline gelmiştir. 

Erkek kardeşinin cenazesinde soğuk algınlığı kapmış, tedaviyi reddederek 19 Aralık 1848 yılında hayata gözlerini yummuştur. 

Kitabın tanıtımı

Kitap Adı: Uğultulu Tepeler

Yazarı: Emily Bronte

Çeviri: Zeynep Yeşiltuna

Yayınevi: Martı

Sayfa Sayısı: 496

Basım Yılı: 2016

İngiliz yazar Emily Bronte, yazdığı tek romanı “Uğultulu Tepeler” ile adını Dünya Klasikleri arasına yazdırmayı başarmış ve 30 yaşında yaşam sahnesinden çekilmesine rağmen bu ölümsüz eserini gelecek nesillere miras olarak bırakmıştır.

Uğultulu Tepeler, huzursuz ve sancı dolu bir aşk romanı aslında. Ve insandaki en yüce duygu olan aşkın, sonsuz bir nefret ve kine nasıl dönüştüğünü ustalıkla anlatıyor.

Defalarca sinema, opera, tiyatro ve müzikallere uyarlaması yapılan bu muhteşem eseri okumadıysanız, okumalısınız diyorum.

Notlar

Alışkanlıkların zevk ve fikirlerimizi bir kalıba sokması ne enteresan!

Yabancı dediğin, yabancıdır. Zengin-fakir fark etmez.

Biz burada yabancılara pek kolay kucak açmayız. Önce onların bize kucak açması gerekir.

İki gözünün arasındaki şu çizgiyi görüyor musun? Peki, normalde kavisli olması gerekirken, sanki tepeden bir şeyle bastırılmış gibi dümdüz çatılmış kaşları görüyor musun?

Ya cehennem ateşinde yanan iki şeytanı andıran şu kapkara, vahşi bakışları görebildin mi? Şu gözlerinin içinden fışkıran şeytanlara, hayatta düşmanları olduğu kadar dostları da bulunduğunu bilen melekler olmayı öğretmen lâzım. Bunu önce isteyecek, sonra öğreteceksin. Sen de eğer yediği tokatlar yüzünden, tokadı atana değil de tüm dünyaya küsenlerden olursan, gün gelir sana kötülük yapanlar kadar zalim olursun.

Güzeller güzeli bir yüzün olsa bile, yüreğinde şeytanlık olduktan sonra, merak etme, o güzellik de bir anda çirkinleşiverir.

Bir mahkûmun hücresinde bulduğu örümcek onun için çok değerlidir, ama normal bir adamın evinin köşesinde karşısına çıkan örümcek, kimi zaman dikkat bile çekmez, hiçbir önemi yoktur.

Zaten kafamız yeterince karışık, bizi daha da altüst etmesi için ne hayaletlere ne de rüyalara ihtiyacımız var.

İlginç tespitler

Kimse senin o buz kesmiş kanını ateşleyemez. Damarların buzlu suyla dolu. Benimkilerse kaynıyor. Hatta böyle bir soğukluk görünce bildiğin fokurduyor!

Hayattayken değer görmüş ölülerin bıraktıkları her anı değerlidir.

Bilmiyorum, bu yalnızca bana özgü bir tuhaflık mı, ama ölü odasında beklerken, yanımda yas tutup ağlayan biri yoksa genelde mutluluk duyarım. O odada ne dünyanın ne de cehennemin bozabileceği bir huzur bulur; sonsuz, gölgesiz ahiretin, ölülerin girdiği sonsuzluğun güvenliğini duyarım. Burada hayat sonsuz, aşk bitimsiz, mutluluk kusursuzdur.

Zavallı adam; senin de insan kardeşlerin gibi yüreğin, sinirlerin var… Bunları ne diye saklamaya çalışıyorsun?

İhanet ile şiddet iki tarafı sivri bıçak gibidir… Onu kullananı düşmanlarından beter yaralarlar.

Bize istediğiniz kadar eziyet edin, bize yaşattığınız bütün üzüntülerin aslında sizin kendi üzüntünüzden kaynaklandığını biliyorum. Şeytan kadar yalnız, onun gibi kindarsınız. Kimse sizi sevmiyor. Toprağın altına girdikten sonra arkanızdan bir damla gözyaşı dökecek kimseniz yok.

Hepimizin bir başlangıç süreci oldu. O süreçten geçerken hepimiz hata yaptık, tökezledik. Öğretmenlerimiz yol göstereceklerine bizimle alay etselerdi, muhtemelen hâlâ hata yapıyor olurduk.

Ve son söz!

-Ve son söz olarak şunu tekrar vurgulamakta fayda görüyorum. Kitabın içinde gerçek ilginç sözler ve tespitler var. Ruh dünyası çok zengin bir kişinin kaleminden çıkmış bir kitap okuduğunuzun farkına varıyorsunuz.

Kitap tanıtımını Özgür Köktürk yapmıştır.

Exit mobile version