Site icon Mehmet Tekeci

Suç ve Ceza, Dostoyovski’nin Kaleminden Bir Dünya Klasiği

Modern çağın insanın en büyük açmazı yalnızlık. Bu yüzden her şeyi hap gibi almaktan, az sonra onu unutup yeniden yalnızlığına sığınmaktan başka yaptığı bir şey yok. Oysa yalnızlığa sığınmak yerine onu doldurmak, değerlendirmek ve hatta ciddi donanımlara sahip olmak içten bile değil. Bunun için en güzel arkadaş kitaplar.
Bugün size klasiklerin arasında çok önemli bir yeri olan Suç ve Ceza kitabını tanıtacağım. Suç ve Ceza kimi insan tarafından onlarca defa başlanılmış ve bitirilememiş kitapların başında gelir. Bir katil ve bir orospu! etrafında döndüğünü zannettiğimiz roman hakikaten klasiklerin içine girmeyi hak edecek kadar muhteşem bir kitaptır. Sadece kurgusu ve hikayesi ile değil, felsefesi ile de yıllara meydan okuyarak var olan bir kitaptır. İşte bu muhteşem kitabın yazarını kitaba geçmeden önce tanıyalım.

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski kimdir?

Dünya edebiyatına sayısız eserler vermiş Rus edebiyatçı Fyodor Mihayloviç Dostoyevski 1821 yılında Moskova’da doğdu. Altı kardeşten ikincisi olarak dünyaya geldi. Babası çok sinirli ve disiplinli olan aynı zamanda alkol bağımlısı bir insandı.Annesi ise etliye sütlüye karışmayan hastalığı ile uğraşan bir kadındı.

Dostoyevski ilköğrenimini Moskova’da okudu. On beş yaşında Petersburg Mühendislik Okuluna kaydolmadan önce annesini kaybetti. Okulda okurken babasının ölüm haberini aldı. Okulunu bitirdikten sonra asteğmen rütbesiyle Petersburg’daki İstihkam Müdürlüğünde göreve başladı. Askeri disipline adapte olamayıp işini bıraktı ve yazarlığa başladı.

Sara hastalığı ile boğuşmasına rağmen iki kez evlilik yapan Fyodor Mihayloviç Dostoyevski bir kanama sonucu 28 Ocak 1881 yılında hayatını kaybetti. O zamana kadar görülmemiş bir cenaze töreni eşliğinde toprağa verildi. Bu Rus halkının ona gösterdiği belki de vefa borcuydu.

Dostoyevski küçüklüğünden beri yazar olmak istemiştir. Yaşadığı zor ve çalkantılı hayat ona dünya çapında eserler vermesinin kapısını açmıştır ancak çok zor bir hayat yaşamıştır. Tam idam edilecekleri zaman çıkan bir kararla idamdan kurtulmuş ve kürek mahkumu olarak cezalandırılmıştır. İnsancıklar romanı Rusya’nın ilk toplumsal romanı sayılır. Böylece yazar Rus gerçekçi romanında yeni bir okulun kapılarını açmıştır. Bir çok esere imza atan yazarın en meşhur eserlerinden biri de “Karamazof Kardeşler”dir. Ölümünden üç ay önce tamamlamıştır.

Suç ve Ceza Hakkında

Yaşamış olduğu zorlu hayat yazmış olduğu eserlerinde seçtiği karakterlere ciddi anlamda yansımıştır. Bana göre Dostoyevski’nin yazdığı eserlerin bir felsefesi vardı. Sıradan romanlar ya da hikayeler değildi. Acı ile yoğrulan ve hastalıkla uğraştığı hayatının belki de nefes aldığı tek yeri yazmaktı. O yüzden kitabı okurken yazarın ustalığını görmemeniz mümkün değil. Bu usta anlatım bazen sıkıcı gibi gelip kitap okunmaktan vazgeçilse de bir yerlerde tekrar karşınıza çıkıp size kendini okutacaktır.
700 sayfa civarında olan kitabı okuduğunuzda gerçek bir eseri okumanın hazzını yaşayacağınızdan eminim. O yüzden Dostoyevski’nin hangi kitabı elinize geçerse geçsin muhakkak okuyun derim.
Yine kitabı bitirdiğinizde muhteşem bir anlatım, olağanüstü bir kurgu ve insanı allak bullak eden bir konunun içinde zaman geçirdiğinizi anlayacaksınız.

Kitap toplumsal kötülükleri ortaya koyarken, bu kötülükleri yapanların cezalarını çekmeleri gerektiğini anlatır. Kitap Rusya’daki yaşamı sanki canlı olarak aktaran bir film gibidir. Hukuk fakültesi öğrenimini yarıda bırakıp bir tefeciyi öldürmeye niyetlenen bir genç, niyetini gerçekleştirirken düşünmediği başka bir cinayete karışır ve olaylar sizi sürükleyip gider ve harika kurgunun geri kalanını siz kitaptan okuyun.

Kitabın aslında akıcı bir dili var. Konu girizgahını çözdükten sonra konular ve kahramanlar arasında geçen olayları takip etmenin heyecanına kapılıp gidiyorsunuz ve baktığınızda 700 sayfalık kitabı umduğunuzdan daha kısa sürede bitirmişsiniz.



Exit mobile version