Site icon Mehmet Tekeci

Şehvetiye Tarikatı, Tarikat Gerçeği İle Yüzleşeceğimiz Kitap

Şehvetiye Tarikatı kitabını sizler için analiz etmeden önce bu konuda benim de söyleyeceklerim var.
Altı yaşında içine girdiğim ve bugün sektör diye tanımladığım dinin ruhları ısıtan ve ışıtan bir kuvvet olmaktan uzaklaşmasının altında yatan gerçek aslında çok basittir.
Türkiye eğer hukuk devleti ise bu şartlarda Türkiye’de faaliyet gösteren tek bir tarikat olmamalıdır ve işin yaşamsal alanına baktığınızda içeride neler döndüğünü, hangi hayatların karartıldığını bilen yoktur.
Ne devlet hayatları yok eden bu zalimlere dur diyor ne de kendini bir yere ait hissetme işgüdüsü ile buralara giren insanlar sömürüldüklerinin farkına varıyor.

Hayatının 10 yılı tarikatta geçmiş ve şeyhin ildeki sorumlusu olarak görev yapan, altı yaşından beri bu sektörün içinde olan biriyim. Üzerimize yapıştırılan katrandan kurtulmak için 2005 yılından beri mücadele veren ben sesimi duyurabilmek ve burada yaşanan dramları anlatabilmek için hiçbir merciye ulaşamadım.
Kırık dökük alev gibi yanıp sönen bir iki röportaj, bir iki yerel kanalda çıktığım programların haricinde bir yere ulaşamadım. Tek çare kitap yazmaktı ve Allah’ı Arayan İmam kitabını yazdım ve insanların hiçbir yere ait olmadan nasıl kendi olabileceğini yaşadığım gerçekler üzerinden anlatmaya çalıştım.

Arada sırada içerideki lağım patladığında sokağa taşan kokulardan rahatsız olanlar biraz seslerini yükseltseler de, saman alevi gibi hemen sönüyor. İçeride her türlü pislik, taciz, tecavüz ve suiistimal devam edip gidiyor. Buralarda olanlar ömürlerinin sonuna kadar yaşayacakları travmalarla baş başa bırakılıyorlar.

Bu vesile ile her ne kadar tarikatların içinden gelmese de, bu konuda usta ve ciddi araştırmalar yapan İsmail Saymaz’ın “Şehvetiye Tarikatı” kitabını önemsiyorum.
Bu yüzden bloğumda bu kitaba yer vermeye karar verdim. Umarım buralarda sömürülen kardeşlerimizin kulağına sesimiz gider ve bu karanlık dehlizlerden kendilerini kurtarırlar.

İsmail Saymaz Kimdir?

İsmail Saymaz 11 Temmuz 1980 tarihinde Rize’de doğdu. Aslen Erzurumlu bir ailenin çocuğudur. İlk, ortaokul ve lise öğrenimini Rize’de tamamlayan İsmail Saymaz; Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun oldu. Lise yıllarında ülkücü görüşlerden izler taşısa da okuduğu kitaplar nedeniyle sol görüşü ağır basmaya başladı.

İlk önceleri yerel radyo ve kanallarda programlar yaptı ve tartışma programlarına katıldı. İstanbul ve Konya gibi bazı gazetelerde çalıştıktan sonra Radikal gazetesinde çalışmaya başladı. Özellikle insan hakları ihlalleri ve düşünce özgürlüğü konularında ciddi çalışmalar ve haberler yaptı.

Gezi Parkı olaylarında darp edilerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın darp görüntülerini ortaya çıkardı ve yayınladı. 2014 yılında “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü” tarafından “100 Basın kahramanı” listesinde gösterildi.

By Lock konusunda yapmış olduğu röportaj  Fetö/Pyd soruşturmasında delil olarak gösterildi ve 2017 yılında bu röportajından dolayı Gazeteciler Cemiyeti ödülüne layık görüldü. Şu anda Sözcü Gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır ve basılmış 13 kitabı bulunan yazarın “Şehvetiye Tarikatı” kitabını incelemeye başlayalım.

Kitabının dili ve konusu

Kitabın dili ve anlatımı gerçekten çok akıcı. Elinize aldığınızda yazarın çok fazla detaya boğmadan ve çok teknik bilgiler ile kendini kasmadan sade ve ikna edici bir dil kullandığını ifade etmek isterim. Kitapta tarikatlar konusu ve tarikatların bugünkü işleyiş şekillerini net bir şekilde anlayabileceğinizi söyleyebilirim.
Yine kitabı okurken tarikatların nerede ise holdingler kadar zengin ekonomik yapıya kavuştuklarını, denetlenemez ve bir şikayet olmadığında dokunulamaz yapıları ile nasıl insanları değirmen gibi öğüttüklerini anlayacaksınız.

Türkiye’de aslında tarikatlar deyip geçtiğimiz bu yapının 30 tarikat silsilesine ve 400 kola bölündüğünü okuyup hayret edeceksiniz.
Ülkemizi bir ahtapot kolları gibi sarıp sarmaladığını anladığınızda; Vayy be!! Gerçekten bu kadar çoğalmışlar mı? diye hayret ederken belki de ürkeceksiniz.
Nerede ise holdingler kadar ekonomik güce kavuşan tarikatların sahip oldukları ekonominin merdivenaltı ve kayıtdışı ekonomi olduğunu okuyacağız.
En çok haramdan, helaldan ve kul hakkından bahsedenlerin nasıl harama gırtlaklarına kadar battıklarını ve kul hakkını nasıl afiyetle yediklerine kitap vesilesi ile şahit olduğunuzda hangi tepkiyi vereceğinizi şaşıracaksınız.

Kitabın kapağını araladığınızda bu adaletsiz düzende adalet ile karşılaşacaksınız.
Gözleri doluyor
tozlu çerçevedeki
Mustafa Kemal’in
Bir elinde Cumhuriyet’in kum saati
bir elinde “Adalet mülkün temelidir!”

AHMET ERHAN

Tarikatların Gerçek yüzü

Tarikatların gerçek yüzünü görmek için bu kitabın bir işlevi olur mu?
Bence olacaktır.
Çünkü kokuşmuşluğu bu kadar net ve açık hiç okumamıştık.
Adalet “Mülk” olmaktan çıkarılınca ortaya hangi pisliklerin kokularının çıktığını anlayabilmemiz için daha kitabın ilk sayfalarında bizi bir şeyh karşılayacak. 1539’lı yıllarda uçkuruna düşkünlüğünü çeşitli gizemler katarak gizleyen ve etrafını bu şekilde kandırmış ve bu yüzden mahkeme huzuruna çıkarılmış “Oğlan Şeyh İsmail Maşuki” sizi karşılayacak.

Canınız sıkılacak, sıkılsın.
Çünkü kitabın sayfalarını çevirdikçe tarikatlara sorgulamadan ama saf niyetlerle girmiş insanlarımızın nasıl sömürüldüğünü ve şeyh denilen kişilerin niyetini öğreneceksiniz. Şehvet, makam ve para hastalarının ağızlarından akan salyalara kurban gittiğini anlayacaksınız ve belki de arada sırada çıkan olaylardan sonra unutup gitmeyecek ve orada olan sessizlerin çığlığı olacaksınız.

Bugün yaşanan başıboşluk, denetimsizlik ve hatta göz yumma Osmanlı Devleti zamanında bile yapılmadı. O günün şartlarında taa 1800’lü yıllarda kendi içinde bir denetime tabi olduklarını gördüğünüzde, yaklaşık 200 yıl sonra yaşanan bu kokuşmuşluğun nedenini daha iyi anlayacaksınız.

Esasen tekke ve zaviyelerin kapatılması kararını verilmeden önce bu kanun teklifini veren Konya milletvekili Refik Koraltan’ın konuşması her şeyi açıklıyordu.
Esasen türbeler, tekkeler ve zaviyeler gibi evler… memleketin içinde vasıtai idlâl ve iğfal (baştan çıkarma aracı) olmuştur. Birer fesat menbağı (kargaşa kaynağı) olmuş ve zaman zaman memleketin, milletin azamî zararlarını icap edecek hainane ifsadata (kargaşalara) zemin teşkil etmiştir.”

Bugün hala anayasal olarak açık olmaları mümkün olmayan tarikat ve cemaatlerin yasaların iyi uygulanmamasından dolayı oluşan boşluktan önce vakıf ve dernek kurarak bir araya gelmelerine göz yumuldu.
Bu dernek ve vakıfların birer ticarethane olması ve birçok sektörde bir holding mantığı ile çalışmaları neticesinde Türkiye’de büyümeye başlayan ve hangi faaliyet alanlarında iş gördüklerini okumaya devam ederken hayretinizi gizleyemeyeceksiniz.

Ve son söz

Şehvetiye tarikatı kitabı ile ilgili sanırım bu kadar bilgi yeter.
Yaklaşık 120 sayfa civarında olan kitabı elinize aldığınızda bir kahve içimlik zamanda okuyacaksınız. Yıllarını bu kirli yapının içinde tüketmiş ve halen üzerine bulaştırılan bu Deccal enerjisini temizlemeye çalışan bir birey olarak kitabı okumanızı gerçekten tavsiye ederim.
Şuna emin olun. Bu kitabın yazdıkları bile içeride asıl yaşananların yanında bir nokta bile değildir.
Daha sübyan mekteplerinden başlayarak nesillerimizi bir kanser gibi yok eden bu oluşumların taşıdığı tehlikenin farkında olmanızı ve bu oluşumların doğal afetlerden daha fazla zarar verdiğini içlerinden gelen bir insan olarak belirtmek isterim.

Kısmen de olsa elinden geldiği kadar bu sistemin kokuşmuşluğunu ortaya koyan İsmail Saymaz’a teşekkürü bir borç bilirim.








Exit mobile version