Mü’min ve infak kavramı ışığında Sayın Cumhurbaşkanımız‘ın ekonomik sıkıntı yaşayan vatandaşlarımız için “Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir” sözünü mercek altına alacağız.
Ben de bunun üzerine mü’min kimdir ve ilahi referanslara göre mü’min kişiyi tanımlamaya çalıştım. Öncelikle hayatını dini referanslara göre düzenleyen ve İslam dinini çok önemseyen cumhurbaşkanımızın bu tanımlamasını anlamaya ve açıklamaya çalıştım.
Mü’min kimdir ve özellikleri nelerdir?
Kur’anın diziliş sırasına göre ikinci ve en uzun suresi olan Bakara suresinin 3. Ayetinde mü’mini şu şekilde tanımlar. “O iman sahipleri, gaybe inanırlar, salatlarını ikame ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler”
Mü’min olan kişilerin en belirgin üç özellini sayıyor kitap.
1- Gayba (zamanın şartlarına göre açığa çıkacak hakikat bilgisine) inanırlarmış.
2- Mü’minler namazlarını ikame ederlermiş. ( Namazlarını ciddiye alırlar)
3- Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği şeyleri infak ederlermiş.
Mü’min ve İnfak Kavramının İslam dünyasındaki yeri
İslam dünyasının en çok yerlerde süründürdüğü, istisnalar hariç nerede ise hiç uygulamadığı kavramlardan biridir “İnfak” kavramı.
Mü’min ve infak kavramı kitapta anlatıldığı gibi yanyana gelen iki kavram olsaydı bugün % 99’u müslüman olan ülkemizde sokaklarında evsizlerin yaşadığı, köprü altlarında yatan sokak çocukları, mahalle pazarları kalktığında gecenin karanlığında çöpten yiyecek toplayıp karnını doyurmak zorunda olan insanlar olmazdı.
Çünkü dinsel tanımla infak “İhtiyacından fazla her şeyi yaşadığı sisteme geri döndürmek” demektir. Bu anlamda 500.000 TL’lik Jeep’e binip, sokağında yoksul ve aç olarak yatağına giren Müslümanların olduğu yerlerde islamdan söz edilemez. Çünkü böyle bir yaşamı İslam men eder.
Alınteri ile ekmeğini kazanan insanların 30 günde 2.340 TL ücret aldığı bir ülkede, o ülkeyi yöneten müslüman bir cumhurbaşkanı, günlük gideri 10 Milyon TL ( Sıfırdan önceki para ile 10 trilyon TL) gideri olan bir sarayda oturamaz. Çünkü bu ülkede 10 milyon x 365 gün= matematik hesabını yapamayacak milyonlarca insan var.
Mü’min, infak ve sarayın yanyana geldiği yerde islamdan söz edilemez.
Saray Hz. Muhammed öldükten sonra gerçek halifeliğin ortadan kalkıp, islamın saltanat ile yanyana anıldığı zamanlarda ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed’in evinde günlük ihtiyaçlarının dışında birgün dahi bekleyen tek bir dünyalık olmamıştır. Söylemlerimiz ile eylemlerimiz birbiri ile ters düştüğünde insanlara “sabır” tavsiye etmek aslında utanılacak bir durumdur. Mü’minden bahsedeceksek infak olmazsa olmaz bir kavramdır. Mü’min ve infak kavramlarının yanyana olduğu bir İslam ülkesinde günlük 10 milyon TL gideri olan bir sarayda o ülkenin cumhurbaşkanı oturamaz. Oturabilir; o zamanda islamdan bahsedilemez.
Mü’min, infak ve sabır.
Mü’minliğin yaşandığı ülkelerde kimse kimseye sabır tavsiye edemez. Çünkü İslam ülkesinde ya herkes gerçekten sabredecek ekonomik şartları topluca yaşarlar ya da imkanı olanlar sabır tavsiye etmek yerine imkanlarını paylaşırlar. O yüzden her gün 10.000 kişinin cebine 1.000 TL kara koyabileceğiniz bir parayı oturduğunuz saray için harcadığınızda o zaman islamdan da bahsedemezsiniz, sabırdan da…
Çünkü sizin bir günlük giderinizle bu ülkede hergün 10.000 kişi bir ay karnını doyurabileceği paraya ulaşabilecekken bundan mahrum kalmaktadır. O yüzden sayın cumhurbaşkanımızın mü’min ve sabır kelimesini yanyana getirmesi hiç uygun olmamıştır.
Saray islamda neyin işaretidir?
Mü’min ve infak kavramı var olduğu coğrafya için bir kurtuluş iken; saray ve mü’min kelimelerini yanyana getirmek mümkün değildir. Siyer tarihi kaynaklarına göre daha doğduğu gece saraylarda yaşayan Kisraların sarayındaki sütunları devirmiş olan Hz. Muhammed’in hiçbir ümmeti İslam ve sarayı yanyana getiremez. Saray islamın öğretisini sokaklardan söküp alan saltanat düşkünü bir adam olan Muaviye tarafından islamın bağrına saplanmış bir hançerdir. Sokaklardan kopuk yaşayan insanların büyük koruma zırhı ile saklandıkları yerin adıdır saray.
İnsanlara sabır tavsiye eden sayın Cumhurbaşkanımız sabır tavsiye etmek yerine ülkenin nimetlerini vatandaşları ile paylaşacak ve vekilleri ile milleti aynı yaşam standardına kavuşturacak ekonomik şartlara vatandaşlarını kavuşturmasını beklemek bizim en doğal hakkımızdır. O gün geldiğinde İslam, mü’min ve infak kavramları yanyana gelmiş olacaktır. Bu ülke gerçekten yoksul olsa bu ülkenin her bireyi gönülden sabır edecek olgunluğa sahiptir. Ancak bu ülkenin sefasını sürenler ile cefasını çekenlerin arasında uçurum vardır. Bu ülkenin sefasını sürenlerin, cefasını çekenlere sabır tavsiye etmesi abes bir tavsiye olmaktan ileri gitmeyecektir.