Site icon Mehmet Tekeci

Barış Güvercini mi YoksaTerör Örgütünün uzantısı mı?

Barış Güvercini ya da bir terör örgütünün siyasi uzantısı…
Bu konuda halkın netleşmeye ihtiyacı var ve bunu HDP sağlamak zorundadır.
90’da Halkın Emek Partisi (HEP), Demokrasi Partisi (DEP), ÖZDEP, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Demokratik Toplum Partisi (DTP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve son olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) olarak 30 yıldır parti olarak yoluna devam etmektedir.

En son aldığı isimle HDP olarak yoluna devam eden Halkın Demokrasi Partisi’nin amacı nedir ve neden kurulmuştur?  HDP 15 Ekim 2012 tarihinde kuruldu. HDP Türk siyasi tarihi açısından incelenmesi gereken bir partidir. Öncesinde devamı olan partiler, verdiği siyasi mücadele ve yaptığı hatalar aslında hem bugünkü siyasi konjonktüre hem de ileride oluşacak konjonktüre ışık tutacaktır.

HDP’nin Parti Tüzüğü

Halkın Demokrasi Partisinin parti tüzüğünde yer alan ifade partinin kuruluş amacını açıklamaktadır. Birazdan buraya koyacağım tüzük tanımına göre aslında toplumsal bir parti olma hüviyetine sahip olması gereken HDP, kendisini bir Kürt partisi ve PKK sempatizanı bir parti tanımlamasından kurtaramamıştır.

Aslında terörle bağlarının olmadığını tüzüklerinde belirtmelerine rağmen uygulamada o söylemi ortaya çıkarmamıştır. Barış ve demokrasi söylemleri noktasında demokrasi tarafı hep ayakta dururken, barış tarafını bir türlü toplumsal bir anlayışa döndürememişlerdir.
HDP tüzüğünde kendisini şu şekilde tanımlamaktadır ve aslında bu tanımlama demokrasi ve barış adına harika bir tanımlamadır.


“Parti, tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin; dışlanan ve yok sayılan bütün halkların ve inanç topluluklarının, kadınların, işçilerin, emekçilerin, köylülerin, gençlerin, işsizlerin, emeklilerin, engellilerin, LGBT bireylerin, göçmenlerin, yaşam alanları tahrip edilenlerin; aydın, yazar, sanatçı ve bilim insanları ile bütün bu kesimlerle birlikte mücadele yürüten güçlerin her türden baskı, sömürü ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve insan onuruna yaraşır bir yaşam kurmak üzere bir araya geldiği, demokratik halk iktidarını hedefleyen bir siyasi partidir.”

Tüzüklerinde yazan bu tanımlama barış güvercini uçurmaya yetecek bir tanımlama. Bu tanımlamaya göre kendilerine uygun bir merkez seçmiş olsalardı sadece bölgede değil tüm Türkiye’de barış ve demokrasiye muhteşem bir katkı sunmuş olacaklardı.

Partinin PKK ile bağlantısı olduğunu iddia edenlerin ortaya koyduğu deliller.

Partinin PKK’nın siyasi uzantısı olduğunu parti yetkilileri sürekli inkar etmektedir ve kendilerini şu şekilde savunmaktadır. Silahsız çözüm isteyen siyasi bir hareket olduklarını ve PKK ile hiçbir organik bağlarının olmadığını ifade etmektedirler. Tüzükteki ve konuşmalardaki barış ve demokrasi söylemleri meydanlara çıkıldığında unutulmaktadır. Bu da toplum üzerinde ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.
Ancak alanlarda yapılan konuşmalar ve ortaya konan tavır partiye sempati duyan insanların bile içindeki kuşkuyu ortadan kaldıramamış


Bu konuda bazı örneklerle neden HDP’nin yöresel bir parti olmaktan öteye gidemediğini ve toplum partisi olamadığını anlamış olacağız.
“13 Kasım 2012’de eşbaşkan Selahattin Demirtaş, Mardin’in Kızıltepe ilçesinde yaptığı bir açıklamada; “Alana gelmeden önce bir müdahale olmuş, demişler ki; ‘Abdullah Öcalan posterini asamazsınız.’ Onu diyenlere açıkça sesleniyoruz; Kürtlerin katili Kenan Evren’in heykelini dikebiliyorlar da, bir halk önderinin posterini mi açamayacağız. Siz ne diyorsunuz be! Biz bu meydana Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz heykelini “ demiştir.

Yanlış söylemler

Türk silahlı kuvvetlerinin PKK kamplarını bombaladığı bir zamanda HDP Hakkari milletvekili Vedat Zeydan PKK’yı övücü şu açıklamayı yapmıştır. Bu açıklama ile barış güvercinin kanatları kırılmıştı.
“PKK, Türkiye’yi ve Orta Doğu’yu güller bahçesine çevirmek için ortaya çıkmış barış ve halk hareketidir. Eğer PKK Türkiye’yi güller bahçesine çevirmek istemeseydi, PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle boğar” 

Bu açıklamalar özellikle Türkiye’nin batısında HDP’ye sempati duyan insanların sematilerinin sandıktan oy’a dönümemesine sebep olmuş ve HDP bir türlü kendisini bölge partisi olma konumundan kendisini kurtamamıştır.

Halkın Demokratik Partisi’nin son durumu nedir ve gelinen noktada ne yapmalıdır?

Gelinen son durumda sürekli kazandığı belediyeleri kaybetmekte ve yerlerine kayyum atanmaktadır. Bunun anti demokratik bir uygulama olduğunu belirtmek durumundayım. Halkın seçtiği belediye başkanları ve milletvekilleri bu şekilde görevden alınmamalıdır. Bu ülkemiz demokrasisine büyük zarar vermektedir. 2019 seçimlerinde kazandığı belediye başkanlıklarını terör örgütüne yardım etmek, terör örgütüne üye olmasa da terör örgütü adına suç işlemekten dolayı tutuklamalara maruz kalmış başta Diyarbakır, Van, Mardin belediye başkanları görevden alınmış ve yerlerine kayyum atanmıştır.


Anti demokratik uygulamalara maruz kalan HDP, fikirlerini ve duruşunu netleştirmek zorundadır. Bölgesel bir parti konumlamasından kendini kurtarıp, toplumsal bir parti oldukları iddiasını kuvvetlendirecek eylem ve söylemler ortaya koymalıdır.

PKK ile ortak bir paydalarının olmadığı noktasındaki iddialarını söylemden eyleme geçirmedikleri müddetçe HDP doğu ve güneydoğuda varlığını hissettiren bölgesel bir parti olmaktan ileri gidemeyecektir.
Aslında bu bir kayıptır. Gerek Kürt nüfus ve gerekse HDP’ye sempati duyan ama terör ile balantısını bir türlü koparamadığı için HDP’ye oy vermek istemeyen diğer bölgelerdeki seçmenleri sürekli kaybetmektedir. Oysa gerçekten barışa ve demokrasiye inanmış HDP’nin ülkemiz barışına ve demokrasisine ciddi katkıları olacaktır.

Bu zamana kadar HDP’de başkanlık ve eşbaşkanlık yapan kişiler sırası ile şu şekildedir.

Fatma Gök – Yavuz Önen                                   15 Ekim 2012  27 Ekim 2013
Sebahat Tuncel- Ertuğrul Kürkçü                    27 Ekim 2013  22 Haziran 2014
Figen Yüksekdağ – Selahattin Demirtaş          22 Haziran 2014  9 Mart 2017
Serpil Kemalbay –  Selahattin Demirtaş           20 Mayıs 2017  11 Şubat 2018
Pervin Buldan –  Sezai Temelli                           11 Şubat 2018   23 Şubat 2020
Pervin Buldan – Mithat Sancar                           23 Şubat 2020 ———

Kurulduğu günden bu tarafa yukarıdaki tabloda var olan isimler tarafından yönetilen HDP girdiği üç genel seçimde % 10 barajını aşarak meclise milletvekili sokmayı başarmış ve kendi grubunu oluşturmuştur.
2015 Haziran seçimlerinde % 13 oy alarak 80 milletvekili,
2015 Kasım seçimlerinde %10,75 oy alarak 59 milletvekili
2018 Haziran  seçimlerinde %11,70 oy alarak 67 milletvekili
çıkarmayı başarmıştır.

Türkiye şartlarında çıkarılan bu milletvekilleri ve kazanılan belediye başkanlıkları küçümsenecek rakamlar değildir. Ancak bu durum bölgesel olmaktan ileri gitmemektedir. Parti sözcülerinin barış ve demokrasi söylemleri söylemden eyleme geçmelidir. Bu sayede partiye ve özellikle Selahattin Demirtaş’a sempati duyanların sempatilere oya dönüşmüş olsun.

Hem Türkiye ve Hem de Parti Artık Netleşmelidir.

Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kurulmuş bir parti olarak görülen HDP, yasalar önünde diğer partilerle eşit konumda olmak zorundadır.
HDP eğer bir terör uzantısı parti ise o zaman T.C yasalarına göre kapatılmalı ve partiyi kuranlar gerekli cezayı almalıdır.

Ancak partinin genel başkanı (eşbaşkanı) terör örgütüne üye olmadığı halde terör örgütüne yardım etmek suçu ile cezaevinde ise o zaman T.C’nin başka bir kurumu olan YSK tarafından seçimlerde aday olma yeterliliğine sahiptir diye seçimlere hemde T.C Cumhurbaşkanı ile cumhurbaşkanlığı yarışına girebiliyorsa devletin burada kendisini sorgulaması gerekir.

Parti hakkında karar vermek gerek


Bu parti ve mensupları terörist midir, değil midir?
Teröristse hala bu parti neden açıktır?
Teröristse bu partinin eş genel başkanı ile bu ülkenin cumhurbaşkanı neden cumhurbaşkanlığı yarışına girmiştir.
Bu parti teröristse neden hazineden yardım almaktadır. Bu devleti yönetenlerin ve o kurumların başında olanları teröre yardım ve yataklık eden konumuna düşürmez mi? Bu ülkemizin sosyal yapısına demokrasimize ve ülke barışına ciddi zararlar vermektedir.

Türkiye’de mevcut siyasi yapı ne HDP’yi “Barış Güvercini” olarak görmüş ne de yasalara göre terörist tanımlaması içine sokup kapatmıştır. Hem siyasi hayatına devam eden ama terörizm ile suçlanan bir parti konumunda yolculuğuna devam etmektedir.
Bu konu aslında devleti yönetenlerin demokrasi sınavıdır. Adeta bir turnusol kağıdıdır. Ne yazık ki ne HDP ve yöneticileri ne de devleti yönetenler HDP konusunda demokrasi sınavını geçememiştir.

Barış Güvercini uçacak mı?

Yukarıda Abdullah Öcalan ile ilgili talihsiz açıklamayı yapan kişi olsa da Selahattin Demirtaş’ın parti ile terör arasına mesafe koymak için son senelerde ciddi bir çabanın içine girdiğini,  bu konuda mesafe alsa da başarılı olamadığını ve bunun için tasfiye edildiğini düşünenlerdenim.


Bölge halkı dışında HDP’ye sempati duyanların sempati kaynağı Selahattin Demirtaştır. O yüzden HDP’nin bölge partisi olması ve terörle sürekli anılmasının işine gelen odaklar Selahattin Demirtaş’ı pasifize etmiştir. Kontrolleri altında olan bir HDP işlerine geldiğinde terörist, işlerine geldiğinde yasal bir parti olarak kaldığında işlerine daha çok yarayacağını düşünmüştür.
Bu oyunu sezen Selahattin Demirtaş’ın partiyi bölge partisi olmaktan öteye taşıyıp tüm Türkiye’nin partisi yapma çabası sonuçsuz kalmıştır. Tarih bu günleri yazdığında bu ortaya çıkacaktır. Partisini barış güvercini olarak uçurmaya karar vermiş olan Selahattin Demirtaş bunun bedelini demir parmaklıklar arasına girerek ödemiştir.


Exit mobile version